Kimsin sen?

Her şey annesi Nilüfer Hanım’ın akşam çöpü dışarı çıkardığı ve torbanın ağzını bağlayacağı sırada başlamıştı. Buruşturulmuş kağıtların arasında bir tutam saç buldu. Bunun neye ait olduğunu anlamak için çöpleri araladı. Kızının bebeklerinden birini buldu torbanın içinden. Şaşkınlık içinde bebeği torbadan çıkardı. Yalnız bir sorun vardı. Bu bebekler kırıldığı ya da sakatlandığı için atılmamıştı. Saçları kesilmiş, giysileri makasla delik deşik edilmiş, kolu bacağı bükülmüş, yüzüne tükenmez kalemle çarpılar çizilmişti. Nilüfer Hanım, “Bir sorun olduğu kesin…” diye mırıldandı. Eğilip koca çöp torbasını eşelemeye devam etti. Önsezilerinde yanılmamıştı, diğer bebekler de oradaydı ve onların da başına aynı şeyler gelmişti, vahşice hırpalanmıştı bebekler. Nilüfer Hanımı soğuk bir ter basmıştı. Kızının neden böyle bir şey yaptığını anlayamamıştı çünkü kızı Elif çocukluğundan beri oynadığı bebekleri biriktirirdi, birini bile atmamıştı o güne kadar. Sayısını tam bilmiyordu ama kırka yakın olduğunu tahmin edebiliyordu.

Elif, sabah uyandığında kendini hafiflemiş duyumsadı. Akşam lahana yapraklarının altına gizleyerek çöpe attığı bebeklerinden kurtulmuştu. Daha pek çok şeyden kurtulmak istiyordu aslında. Bebeklerden başlamak kolay gelmişti. Kimseyi üzmeyecek bir hareketti. Elif’in de böyle bir niyeti yoktu. Nedenini bilemediği sıkıntıları vardı Elif’in. Koca bir “Offf” çekerek yataktan kalktı. Çünkü okula gitmesi gerekiyordu. Ayaklarını sürüyerek banyoya gitti. Daha sonra aceleyle odasına gidip giyindi, saate baktı, kahvaltı etmek için zamanı vardı. Ama annesinin erken uyanıp da onu bu yüzüyle görme tehlikesinden kurtulmak için kahvaltıdan vazgeçti. Çantasını aldı ve sessizce evden çıktı. Okul servisini beklediği her zamanki köşeye yürürken insanların ona tuhaf tuhaf baktığının farkındaydı. “Bakın, bakın…Bir daha böylesi gelmez dünyaya…Zaten ya güzele bakarsınız ya çirkine. Oysa dünya milyonlarca orta halli, bakılmaya değer insanla dolu,”  diye geçirdi içinden. Beş dakika sonra durağa Mert geldi. Aynı sınıftaydılar. Utangaç bir çocuktu Mert. Çoğu zaman onu yere bakarken görürdünüz. Hele kızlara hiç bakamazdı. Ama o sabah Elif’e baktı ve gözlerini yeniden yere çeviremedi. Elif’ in yüzüne bakakaldı. Servisin gelmesiyle birlikte aralarındaki konuşma sona erdi . Elif servise bindiğinde herkes bir “Ooo…”çekti. Takılmalar, şakalar, abartılı benzetmeler gırla gitmişti.

“Hayko Cepkin olmuşsun yaaa! ”

“Kimsin sen? Hangi çizgi romandan fırladın? ”

“Yok yok! Atari oyunundan çıkma bu.”

“Kafayı üşütecek kadar soğuk muydu dün gece? ”

Sonra bu da bitti.

“Sınıfa böyle girmeyeceksin herhalde ,”dedi arkadaşı Ebru. Tüm bu şakaların sebebi ise yüzünün güzel olmadığını düşünerek abartılı şekilde boyaması idi .O gün okul servisini beklerken arkadaşı mert durağa geldiğinde ona bakıp gülmüş o da niye gülüyorsun hayatında hiç güzel kız görmedin mi? demişti.Tabii ki sınıfa böyle girmemişti. Yoksa sınıf hocaları şok geçirebilirdi.

Bu kitabın birinci  şekilde sonlanmıştır..

 

 

(Visited 64 times, 1 visits today)