Kimsesiz Not

Sonbaharın yavaş yavaş etkisini gösterdiği, ağaç yapraklarının yeşilden turuncuya dönüp kendilerini dallardan aşağıya bırakmaya başladıkları dönemlerde İstanbul’un sıkıcı kalabalığından, ses kirliliğinden, her yerde gri, ruhsuz ve upuzun binalar görmekten ve kodlanmış robotlar gibi oradan oraya koşuşturan insanlardan kaçış yolu olarak bulduğum ve sürekli yaptığım gibi yine Beykoz’un pek bilinmeyen kısımlarında, İstanbul’un gürültüsünden, kalabalığından ve stresli yaşantısından bir nebze uzakta elimde birkaç gün önce okumaya başladığım Jane Austen’ın ” Sense and Sensibility ” türkçeye ”Aşk ve Yaşam” olarak çevirilen romanıyla , okumaya uygun sayılabilecek bir yer arıyordum.


Biraz yürüdükten sonra sonunda önüme çıkan eski ve kimsesiz bir parkın kitap okumam için ideal bir mekan olabileceğine inanarak parkta bulunan bir o kadar eski ve kimsesiz banka oturdum. Ağaçlarla dolu olan park, birkaç saniyeliğine de olsa kendimi ”Alice Harikalar Diyarı” filmindeki gibi büyülü denilebilecek kadar güzel bir bahçede hissettirdi fakat bu hissiyat pek de uzun sürmedi. Genelde kitapları sesli okumayı tercih ettiğim için- kitapların sesli bir şekilde okunduğunda amacının ve vermek istenilen mesajın iletilmesinin okurlar tarafından daha etkili bir şekilde anlaşıldığına inanıyorum çünkü gözlerimizle takip ettiğimiz yazıyı aynı zamanda işittiğimizde hem görsel zeka hem de işitsel zeka devrede olduğu için daha aktif olunduğuna inanıyorum. – yüksek ses düzeyinde denilemeyecek bir ses tonuyla kitapta kaldığım sayfayı açarak okumaya başladım.


Kitabı okumaya başladıktan yaklaşık birkaç dakika sonra oturduğum bankın diğer köşesine yetmişli yaşlarında gösteren bir bayan oturdu.Beyaz saçları ve yüz şekli yüzünden -genelde birbirlerine benzetirim bu tip kadınları- İngiliz Milletler Topluluğu üyesi elli üç ülkeden on altısının kraliçesi olan II. Elizabeth’i andıran kadın elimde duran kitaba uzun süre baktıktan sonra yüzünü bana doğru çevirip Jane Austen’ın ”Emma” adlı romanını da okumam gerektiğini söyleyip ardından da konusunu ve onu okurken neler hissettiğini anlatmaya başladı. Yaklaşık yarım saat süren bu konuşmadan sonra kadın yanımdan ayrıldı. Kadının söylediği kitabı bulmak için tüm kitabevlerine baktım fakat hiçbir kitabevinde bulamadım.

Uzun süre aradıktan sonra aylardır bulamadığım kitabı sonunda Taksim’in arka sokaklarında bir sahafta buldum. Aynı gün büyük bir heyecanla kitabı okumaya başladım. 23. sayfaya geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir not buldum. İkiye katlanmış notu büyük bir merakla açtım ve içine yazılan yazıyı okumaya başladım. Yazı bilmediğim bir dilde yazıldığı için hiçbir şey anlamadım ve notu çöpe attım ardından kitabı 23. sayfadan okumaya devam ettim. Kitabı yaklaşık bir haftada bitirdim.

(Visited 512 times, 1 visits today)