”Ya okulun ilk günü de mi rahat vermeyeceksiniz bana. Alamadığım proteini bir güne sığdırsam işe yarayacak sanki.” sabah sabah gerçekten midem bulanmıştı annem hayatımda yemediğim kadar çok zeytin,bal, peynir yedirince vücudum neye uğradığını şaşırdı ve resmen bir şok etkisi yarattı bende. ”Sus sakın itiraz etmeye kalkma Öykü kaşık kadar kaldı yüzün zaten. Seni ellerimle besliyorum işte fena mı? Eski günlerdeki gibi… Hiç değişmedin o kadar şımarıktın ki çocukken de bir şey veremezdik ağzına şimdi de vermemiz pek mümkün olmuyor.”
Artık dayanamayıp masadan kalktım ve çantamı alarak ışık hızında kapıya yöneldim. O kadar çok şey yemiştim ki mideme kramplar giriyordu. Yeni okuluma vardığımda her yerin yepyeni olduğunu ve er şeyin gereğinden fazla kocaman olduğunu fark ettim. Saatime baktığımda derse çoktan geç kaldığımı anladım. Sınıfa doğru var gücümle koşarken nefessiz kalmıştım. Heyecanlı olduğum kadar stresliydim de. Avuç içlerim terlemeye, üşümeye başladım. Ben yeniliklere açık bir insan olmadığım için kendimi sakinleştiremiyordum. Sonunda cesaretimi toplayıp kapı kolunu çevirdim ve içeri girdiğimde herkes beni dostça karşıladı. ”Sen Öykü olmalısın biz de seni bekliyorduk. Senin buraya burslu olarak geldiğini duydum. Eski okulundaki başarılarını ve çok harika kompozisyonlar yazdığını da duydum ve bu beni çok etkiledi şahsen. Seni burada görmekten dolayı çok mutluyuz.” Öğretmenin sıcakkanlı konuşmasından sonra başımı eğip gülümsedim sonra da hızlıca arkada boş bulduğum yere oturdum. (keşke oturmasaydım…) ”Biraz utangaç bir mizacınız var galiba.” Kafamı çevirerek ona doğru baktım ve duraksadım.O hala bana gülümsüyordu ama o diğer insanlardan daha farklı görünmüştü gözüme. Birkaç saniyeliğine sessiz kaldıktan sonra ona doğru döndüm.”Adaptasyon sürecim diğer insanlara göre daha uzundur evet fakat bu utangaç olduğum anlamına mı geliyor?” Dedikten sonra sıcak bir gülümseme vardı yüzünde sanki arkadaş olmak istercesine gözlerini benden ayırmıyordu. Birkaç saat sonra bakışları ve mimikleri beni rahatsız etmeye başlayınca yan sıraya geçtim.Bu durum beş altı gün daha sürdü.Kendimi savunmasız ve tedirgin hissetmeye başlamıştım ve bu benim hiç hoşuma gitmemişti. Bu konuyu onunla konuşmaya karar vermiştim ve kendimden emin adımlarla onun bulunuğu sıraya doğru yöneldim. ”Bakışlarının beni rahatsız etmeye başladığını daha nasıl belli edebilirim anlamadım. Lütfen kes şunu.” dedikten sonra elindeki altı yüz sayfalık romanı sırasının üstüne bıraktı.”Hayatım boyunca dışlandım.Hep diğerlerinden farklı ve garip olduğum için kimse benimle takılmak istemezdi. Futbolu,basketbolu,hentbolu sevmezdim. Bu tür sadece erkeklerin oynadığı algısı yaratılan bir sürü spordan kaçtım hayatım boyunca. Tam tersine kitaplarım benim dostlarım oldu. Onlar olmadan yaşamanın imkansız olduğunu düşünüp dururdum küçükken.Ama şimdi bana benzeyen ve benimle arkadaşlık kurmak isteyen birilerini aramam gerekiyordu çünkü çok yalnızım ve bu durum beni yaşım ilerledikçe delirtiyor. Sana da bu yüzden bakıyordum. Gözlerim devamlı üstündeydi çünkü seni gözlemliyordum.” dedikten sonra koşarak uzaklaştı. Bu söyledikleri beni gerçekten üzmüştü ve kendimi onun yerine koyunca da onunla arkadaş olabilmemin bir sorun olmayacağı kanaatini getirerek onu bulmak için sınıftan dışarıya çıktım. Onu ararken, birden boş bir sınıfa yöneldiğini gördüm ve onu takip ettim. İçeriye girdiğim anda onu beklerken ,tahtada yazan ”VAR MISIN İDDİAYA” yazısını görünce ne yalan söyleyeyim irkildim. Ne olduğunu anlamadan dışarıya çıktım. O sınıfa girdiğinden emindim. Sınıfa gittiğimde o oradaydı. Şok olmuştum bir yandan da aval aval bakarken kimya öğretmenimden ilk azarı da işitmiştim. Sırama oturduğumda hala şokun etkisinden çıkamadım ve o gün dersi dinleyemedim.
Muhteşem bir pazar günüydü. Evimde ailemle birlikte dinlenme günümüz bugündü. Çok mutluydum. Birden telefonumun mesaj sesiyle sıçradım. Mesaj gizli bir numaradan gelmişti ve bu beni çok korkutmuştu. Birden ortam kapkaranlık olmuştu ve ben neye uğradığımı şaşırmış bir şekilde kendimi sahnenin ortasında buluvermiştim herkes beni alkışlıyor övgüler yağdırıyordu. Fakat ben hala anlayamamıştım nerede olduğumu birden üstümdeki giysilere baktım.Sanki hastanedeymişim gibi bembeyaz giyinmiştim. Dikkatli bakınca beni alkışlayan insanların da benim gibi giyindiğini fark ettim ve kendimi hapsolmuş hissettim.Gerçekten hapis olmuştum. Nefesim de daralmıştı. Bulunduğum yerden yanımdaki broşüre bakınca akıl ve ruh sağlıkları hastanesinde bulunduğumu okudum. Kimim ve neredeyim unutmuştum. Kimseyi tanımıyordum.