Artık günler hep aynı geçiyordu. Her gün aynı kahvaltı, aynı oda, aynı iş yeri vb. işte. Yine o aynı günlerden biriydi. Yine aynı odada uyandım ve yine aynı kahvaltıyı yedim. İş yerine gittiğimde ilk uzun zamandır görmediğim bir şeyle karşılaştım. Şirketin önünde kocaman kamyonetler ve kepçeler. Bizim patron da ordaydı patrona gittim ve sorumu sordum:
-Patronum bir şey soracağım da, bu kepçeler ve kamyonetler neden burada?
-Çünkü burada bir kanalizasyon borusu patlamış yenisini takacaklar.
-Tamam patronum, teşekkürler.
Bu durumla ilk defa karşılaştığım için biraz şaşırdım. Saat 17.50’de beni tanımadığım bir numara aradı. Açtım ve dediler ki:
-Beyefendi dedeniz Kadir Bey hayatını kaybetti başınız sağ olsun.
-Sağ olun, hiç böyle bir haber geleceğini sanmıyordum.
-Beyefendi dedenizin size miras bıraktığı bir ev var.
-Peki o ev nerede ve evin anahtarı nerede?
-Dedenizin size miras bıraktığı ev Berlin, Almanya’da ve anahtarı da birkaç gün sonra evinize postalanacak.
-Tamam ve bir mahsuru yoksa adınızı öğrenebilir miyim?
-Tabi, benim adım Ahmet. Peki sizin adınız ne?
-Benim adım da Mehmet. Tanıştığımıza memnun oldum Ahmet Bey.
-Tamam sağ olun Mehmet Bey. Ben de tanıştığımıza memnun oldum bay bay.
Çok heyecanlıydım. Dedemin Almanya’daki evi artık benim evimdi. 3 gün sonra nihayet anahtar elime ulaştı. Hemen ilk uçakla Berlin, Almanya’ya gidecektim ama benim şansıma uçak 6 saat rötar yaptı. Yolculuğu da içine katarsak bir 9 saat sonra Almanya’ya varabildim. Bana tarif edilen yere gittim ama baktığımda o ev bomboştu ve çok pisti. Tuvaleti bile yoktu. Türkiye’ye gitmek için uçak bileti aldım ama bu sefer 4 saat rötar yaptı. Bunların başıma geleceğini bilseydim o telefonu hiç açmazdım.