Bilim insanları yeni yaşayabileceğimiz bir gezegen keşfetmişler ve bizi de ilk ekip olarak gönderdiler, biz burada yaşanabilir koşullar var mı diye kontrol edip dosya ya da veri olarak onlara atmakla görevlendirilmiştik. Roketten indik. Gördüğüm manzarayla büyülenmiştim adeta, etrafta bir çok değişik şey vardı ve hepsi çok güzel bir uyum içindeydi.
- Çimler yerine su altında görülen yosunların kuru hali vardı. Yosunların renkleri turkuaz-bebek mavisi renklerine benziyordu fakat hareket ettikçe bilmediğimiz başka renklere kayıyordu rengi. Az ileride şelaleye benzer bir şey vardı. Şelaleye tam olarak benzemiyordu şelale gibi aşağı şiddetli ve sesli bir şekilde akmıyordu, daha çok bir kaseden diğerine aktarılıyor gibi duruyordu. Su zaten kendisi büyüleyiciydi. Su parlıyordu ama öyle parlamak değil ince ince, mavi mavi ve küçük küçük parıldıyordu. Suyun tadına baktım. Bu su tamamen bizimkilerden farklıydı, çok ferah aynı zamanda da enerji vericiydi. Havada uçan kuşlar mor-turkuaz renklerindelerdi ve onlarda buranın suyu gibi parıldıyorlardı.
Biraz daha ilerlediğimizde çiçekler gördük, kocaman ve ilgi çekici bir yapıları vardı. Arkamızdan gelen bir ses duyduk. Arkamızı döndüğümüzde bir kedi sürüsü gördük. Evet, bir kedi sürüsü. Renk renk kedilerden oluşan bir sürü. Sürü yanımızdan geçip gitti. biraz daha ilerlediğimizde daha farklı şeylerden etkilenceğimizi bilmeden onların arkasından hayranlıkla bakakalmıştık. Biraz daha ilerlediğimizde ileride gördüğümüz şeylerle nutkumuz tutuldu.
Arkamız zaten insanı baktıkça büyüleyen bir orman, önümüz bir masaldan fırlamış gibi rengarenk bir ırmak. Irmak sesli çağlıyor ama aynı oranda da sessiz. İçinde rengarenk parıldayan balıklar tüm ihtişamlarıyla yüzüyorlardı. Etrafa o kadar dalmışız ki akşam olduğunu fark etmemiştik. Kampımızı kurup yemeğimizi yedik, herkes çok yorulmuştu. Ben de yatmadan önce yıldızları izleyim demişti ki havadaki şekle gözüm ilişti, bu bir Ay gibi bir şey olmalıydı fakat daha büyük ve yakın gözüküyordu. Onun yaptığı mükemmel görüntü karşısında büyülendim. Sanırım saatler boyunca hiç dikkatimi bozmadan izledim. Uyduyu çok fazla izlediğimi de kamp ateşinin çoktan söndüğünü gösteren ateşin küllerinin soğuk olmasından fark ettim. O gece yağmur yağdı ama sanki ninniymiş gibi çok yumuşak ve sessiz yağdı. Burası bildiğimiz huzur kokuyordu. Sabah kalktığımızda her taraf yağmur ve çimen kokuyordu. Güneş yükselmeden gezmeye başladık. Etraf güneş tam olarak ortalığı aydınlatmadığı zaman da güzel görünüyordu.
Biraz daha dolaşmak istedik ancak ani bir emir ile geri dönmemiz gerekti fakat bu gezegeni bu kafiledeki kimse unutmayacaktı çünkü bu kadar güzel bir yer nasıl unutulurdu ki. Yolda sürekli o gezegenden bahsettik.
5 yıl sonra …
Dünya’ya geri döndüğümüzde çevreye ne kadar fazla zarar verdiğimizi fark ettim. Ve bu olaydan sonraki yıllarda da bunun için gereken başvuru ve antlaşmaları yaptım ve şu an Dünya daha öncekine göre yaşanılır bir yer haline geldi.