Ben Aslı, hayatında bir kere bile bir baltaya sap olamamış Aslı… Ders çalışmayı seven bir çocuk değildim. Bu hayatımda beni en kötü etkileyen şeydi. Ailem başarılı bir çocuk olmamı çok istiyordu. Evimize gelen herkes çocuklarının ne kadar başarılı olduklarını, ne kadar övüldüklerini hatta karnelerini bile ballandırarak anlatıyorlardı. Annem bana kızmıyordu belki ama içinden ne kadar üzülüp kahrolduğunu gözlerinden okuyabiliyordum. Bana bağırarak kızsa daha üzülürdüm ama o gözlerinin içini okuyuşum beni daha çok etkilerdi. Anneme göre illaki derslerde başarılı olmama gerek yoktu, onun için her hangi bir alanda başarılı olmam yeterdi.
Okuldaki arkadaşlarım derslerinde benden daha başarılıydı. Sadece daha başarılı olmakla kalmayıp çok güzel hobileri vardı; Kimisinin tarihe ilgisi vardı; neredeyse profesörler kadar bilgilere sahiplerdi. Kimisi lisanslı sporculardı. Kimisi müzikle uğraşıyordu.
Annem bana seçim şansı tanımıştı. İstediğim her hangi bir alanı seçebilecektim fakat bilmiyordum ki başıma neler gelecekti. Küçüklüğümden beri müziğe ayrı bir ilgi duyuyordum. Hep hayalimde profesyonel piyano çalmak vardı. Kendi müziğimi yapmak, seyircilere resital vererek sunmak istiyordum. Anneme bu hayalimi söyledim fakat ikimizde endişeliydik çünkü diğer çocuklar erken yaşta başlıyorlardı. Annem desteğini hiçbir zaman üzerimden çekmeyip bana güvenmişti.
Ders almaya başlamıştım, o kadar mutluydum ki sonunda bir şeyler yapmaya çabalıyordum. Bunu gören annemi her gece gözü yaşlı bir şekilde beni izliyordu. Her yeni çalmaya başladığım parçaları ilk ona dinletiyordum. Onun beğenmesi benim için en önemli ve değerli olanıydı. Yaklaşık 2 yıldır piyano eğitimi alıyordum, o kadar çok çalışıyordum ki başarılı olabilmek için önemli bir şeyi atlamıştım. Kendim mutlu muydum?
Gün geçtikçe daha iyi çalabilmek için kendimi zorluyordum, yanlış bir notaya bastığımda veya notanın bir ölçüsünü okuyamadığımda kendime çok yükleniyordum. Gittikçe deli olmaya başlamıştım aynı saatte hiç mola vermeden hatalı yeri düzeltmeye çalışıyordum. Kendimi çok sıktığım için bir türlü de düzletemiyordum ve bu beni deli ediyordu. Kendi üzerime bu gittiğimi fark edememiştim. Sanki yıllar boyunca öğrendiğim onca şeyi unutmuş gibiydim. Annem de olayların gayet farkındaydı. O da mola vermem gerektiğine karar vermişti. Kendime zaman vermeliydim, bu kadar yüklenmek hiç sağlıklı ve doğru değildi.
Aradan 2 hafta geçti… Elimi piyanonun üstüne bile değmemiştim. Tekrardan piyanonun başına geçtim. Hiç çalışmadığım için çok tedirgindim. Ya her şeyi unuttuysam, ya onca emek boşa gittiyse. Derin bir nefes aldım.
Notaya odaklanıp parmaklarımı yerleştirdim. Tekrar annemin gözlerinin içine bakıp çalmaya başladım. Adeta parmaklarım tuşların üzerinde dans ediyordu. Ritim bir kez olsun kaçmamış her bir nota sırayla birbirini takip etmişti. Çalarken ki mutluluğumu müziğime yansıtarak duygulu bir şekilde çalmaya başlamıştım. Sürekli hata yaptığım ölçüyü hatasız bir şekilde çalmış annemi gururlandırmıştım. Anlamıştım ki kendimi sürekli zorlamak ve hiç dinlenmemek kendime yaptığım en büyük hatalarımdanmış. Dersimi almıştım, artık hayatımda kendi yolumu çizmeliydim. Bir piyanist olarak…