Günümüzde insanların çoğu bir şeye inanmaktadır. Bir dine, bir takıma veya bir insana. Bunun sebebi ise insanın doğasında inanma duygusunun olmasıdır. Hiçbir şeye inanmayan insan genel olarak kendini bir boşlukta hissettiğinden dolayı inanacak bir şeyi olmayan biri bile kendine inanabilecek bir unsur yaratmaktadır.
Aslında bütün dinler aynı kapıya çıkar. Müslümanlar Allah’a inanırken Putperestler putlara inanır, ateistler ise bir yaratıcının olmadığına. Basitçe her insan bir şeye inanır. Peki bu inançlar insanın özgür olmasını mı sağlar yoksa köle olmasını mı?
Aslında bu sorunun cevabı hangi insanı ele aldığımıza göre değişir. Tabii ki de kişinin kendisi inandığı şeyin onu özgürleştirdiğini söyleyecektir fakat herhangi başka birine sorarsak o kişinin bir köle olduğunu söylemesi çok da şaşırtıcı olmaz. İnsan kendisini özgür hissetmek ve amaçsız olarak görülmemek için bir inanç kaynağı bulur. Mesela Müslümanlığın gerekçelerini yerine getiren birinin hayattaki asıl amacı ahiret olmasına karşın ateistlerin ki daha çok hayatı sonrasını çok da düşünmeden yaşamaktır. Dışarıdan baktığımızda Müslümanlık inancının insanı köleleştirdiğini düşünebiliriz fakat gerçekten ahiret hayatı varsa bu durumda asıl köle olan böyle düşünenler olacaktır. Kısacası insan özgürleşmek için inanır fakat başkasının inancının bize kölelik gibi gelmesi normaldir.
Özgür olan insan hayatta ne amaçladığını bilir ve o amaç uğruna bir şeyler yapar asıl kölelik amaçsız ve boş bir şekilde durmaktır. Bu sebeplerden dolayı inanmak aslında bir insanın kendine yapabileceği en büyük iyiliktir. Neye inandığın değildir olay aslında neye inandığının aksine önemli olan kendine inanacak bir şey bulup bulmadığındır.
Bu hayatta bir şey başarmış insanların neredeyse her biri kendi inançlarına sahiptirler. Bu inancın herhangi bir din veya takım olmasına gerek yoktur. En basitinden bir şeyi başarabileceklerine bile olan inançları onları başarıya ulaştıran en büyük unsur olmuştur.
Başarmanın yarısı inanmaktır sözü aslında büyük bir oranda doğru bir sözdür çünkü inanmak insanı özgürleştirir ve özgür olan insanın genelde başarıya ulaştığı görülmektedir. Bir şeye inanmak beraberinde o şey hakkında araştırma yapmayı getirir ve araştırmak yapmak bizi bilgiye götüren yoldur. Aslında basitçe inanmak bilgi ve başarıyı da beraberinde getirir.
İnanmanın kölelik olduğu düşünen kişiler aslında sadece olaya dışardan baktıkları için öyle düşünmektedirler. İnsanların ne için inanç sahibi olduğunu anlayabilen her kişi dışardan bir gözle bile inanmanın insanı özgürleştireceğini anlayabilir. Asıl kölelik olan şey insanları tanımadan ve inandıkları şeyi anlamadan yapılan yargılardır.
Hayatta amaçsız ve hiçbir şeye inancı kalmamış kişilerin herhangi bir şey başarması mümkün değildir çünkü dediğim gibi inanmak beraberinde bilgiyi ve bilgi de başarıyı getirir.
Kısacası inanç hiç şüphesiz insanı özgür kılan en önemli unsurlardan biridir. Belki de başarmanın sadece yarısı değil daha büyük bir bölümü inanmaktan geçer.