Kendini Kanıtlama İhtiyacı Ve Aşağılık Kompleksi

Hepimiz hayatımızın büyük bir kısmını kendimizi birilerine karşı kanıtlamak, üstün kılmak ve gururumuzu tatmin etmek için harcarız. Bu kişiler ailemiz, patronumuz, öğretmenimiz, meslektaşlarımız , hatta belki bir yabancı bile olabilir. Ama karşımızdaki kim olursa olsun değişmeyen tek şey, insanın kendini kanıtlama ihtiyacının kökeni olan aşağılık kompleksidir. İnsanın üstünlük kurma ihtiyacı ve bu üstünlüğü başka insanlara da kanıtlayarak hiyerarşi kurma ihtiyacı, her ne kadar hoş görülmese de gayet doğal ve hepimizin şahit olduğu bir durumdur.

 

İnsanın kendini kanıtlama ihtiyacının doğmasına sebep olan duygu güvensizliktir. İnsanın, özellikle yakınları tarafından, onaylanma ve takdir edilme ihtiyacının karşılanmaması; bu insanda aşağılık kompleksi oluşumuna ve özgüvenin ciddi derecede azalmasına sebep olmaktadır. Bu duygular, insanda yetersizlik, noksanlık gibi algılar yarattığından dolayı; doğal olarak, kendini topluma kanıtlama çabası, bireyler ve toplum karşısında noksan görülen durumları örtme, sürekli rekabet içinde hissetme, kişinin kendisinin haklı ve üstün olduğunu kanıtlama, eleştiri kabul edememek ve özeleştiri yapamama gibi durumları doğurmaktadır. Bu davranışlar her ne kadar kişinin eksik özgüvenini doldurma ihtiyacını karşılaması olarak düşünülse de, en sonunda kişinin boş ve çarpık duyguların içinde hapsolmasına sebep olacaktır. Bu insanlara karşı hoşgörülü olmaya ve onlarla rekabet etmemeye özen gösterilmelidir. Çünkü bu insanlar, doğaları gereği, sizin üzerinizde üstünlük kurmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar.

 

Bazı insanlarda oluşum süreci her ne kadar onay alma ihtiyacı sebebiyle başlayan aşağılık kompleksi, başka nedenlerden de oluşabilir. Bireyin noksan olduğu konular bu nedenlerin en yaygınlarından biridir. İnsanın toplumun çoğunluğunun sahip olduğu bir özellikten mahrum olması veya insanın kendini farklı, gelişmiş ve özel hissetme ihtiyacı; bireyi bu durumu örtmeye , bu durumla ilgili yalan söylemeye, bu özelliğe sahip bireyle karşısında üstünlük kurma ve onlarla rekabet etme isteği doğurur. Tıpkı tek bacaklı bir insanın maraton koşucularına ne kadar hızlı koştuğundan bahsetmesi gibi. Bu durum bireyde ön yargı, kontrolsüz hırs, nefret, manipülatif kişilik ve ego gibi sağlıklı olmayan psikolojik sonuçlar doğurabilir. İlk durumda bahsettiğim gibi, bu insanlar özgüvenlerinin eksikliğini doldurmaya çalışsalar da, bu durum kendi içinde çarpık duygular ve aşağılık kompleksi ile savaşan, içinde verdiği bu harpte ise kendine ve etrafındaki diğer bireylere psikolojik zarar vermekten başka bir sonuç elde edemez.

 

İnsanın; kendi eksik özelliklerini kabullenememesi ve öz benliğiyle sahip olamadığı barışıklık, diğer insanlara bu durumu yalan ve üstü örtülü bir şekilde servis etmesi ve bu yalana kendini de inandırması, yolun sonunda yalan içerisine kurulmuş bir kişilik ve sahte bir yaşam ile sonuçlanır.  Yani insan, hem topluma kendini kanıtlama ihtiyacı, hem de kendini kendine kanıtlama ihtiyacı içerisinde yalan dolu bir hayat içerisinde sürüklenip gidebilir. Bireyin sahip olduğu sahte başarılar ve sahte üstünlüklerinden gelen sahte tatmin, ne yazık ki kısa sürelidir ve bireyi daha fazla kendini inandırması gereken yalana sürükler. Böyle bir kısır döngüde geçirilen hayat, her ne kadar kişinin gözünden tatmin edici gibi gelse de, aradan yalan ve sahtelik perdesi kalktığı zaman anlamsız ve boş bir yaşamdan başka bir şey değildir. Eski Birleşik Krallık Başbakanı Margaret Thatcher’ın da dediği gibi, “Güçlü olmak hanımefendi olmaya benzer. Birilerine öyle olduğunuzu
söylemek zorundaysanız öyle değilsinizdir.” Bu sözde de bahsedildiği üzere daha önceleri bahsettiğim konulara paralel olarak, bir konu üzerinde yalan yolu ile diğer insanların üzerinde güç ve üstünlük algısı çabasında bulunan kişiler, bu durumda noksan olan bireylerdir.

 

Konuyu toparlamak gerekirse, insan onaylanma ihtiyacı ile doğar ve bu ihtiyacı karşılamak için elinden geleni yapar. Bir insanın yakınlarından elde edemediği onaylanma durumu veya bireyin toplumun ortak bir becerisinden noksan olma durumu, kişide aşağılık kompleksini ortaya çıkarır. Bu kişiler, eksik özgüvenlerini doldurmak için yalan gibi yöntemlere başvurur ve kısa zamanlı tatminler ile hayatlarını geçirmeye çalışırlar. Ama en sonunda elde kalan tek şey sahte benlikler, yalan hayatlar ve olmayan duygulardır.

(Visited 1.235 times, 2 visits today)