Sevginin insanın en temel iç güdülerinden biri olması dolayısıyla insan hayatı var olduğu sürece hep var olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Sevginin bu kadar önemli ve yaygın olmasından mütevellit bu konu hakkında pek çok insanın fikri de olmuştur. Kimisi insanın tek önceliğinin kendi mutluluğu olmasının ne kadar bencilce olduğunu savunmuştur . Kimisiyse insanın bir başkasına olan sevgisinin kendisine olan sevgisine göre daha büyük olması gerektiğini savunmuştur.
Honoré de Balzac bu konu hakkındaki düşüncesini “Sevgi, sevdiğin kişinin mutlu olduğunu gördükçe, onun mutluluğu ile mutlu olma sanatıdır.’’ bu cümleyle ifade etmiştir. Lev Tolstoy ise bu fikirden çok uzak olmayan bir düşünceye sahiptir ve düşüncesini şu şekilde açıklamıştır :‘‘Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötüdür.’’. Aslında baktığımızda
ikisinin de benzer ve birbiriyle örtüşen noktaları vardır fakat Balzac’ın düşüncesi şahsen kulağa daha mantıklı geliyor. Çünkü insanın doğasında sevgi vardır ve bu sevgiyi en çok en yakınımızdaki kişilere gösteririz. Dolayısıyla onların mutluluğunu görmek aslında kendi mutluluğumuzu görmektir. Fakat bana göre Tolstoy da tamamıyla hatalı değildir. Çünkü Tolstoy’un kötü olarak tanımladığı insan tipinden çevremizde çok fazla var. Bu nedenle onlar hakkında böyle genel bir kanıya varabiliriz. Ama benim asıl fikrim her ikisinin görüşüyle de pek uyuşmuyor. Ben kendi mutluluğumuzun ve huzurumuzun diğer insanların mutluluk ve huzurlarından bir tık daha değerli olduğunu düşünmekteyim. Asla yanlış anlaşılmasın bunu Tolstoy’un bahsettiği kişiler gibi bencil ve kötü bir pencereden bakarak söylemiyorum. Fakat kendimizi tamamen arka plana atarak sadece bir başkasının mutluluğuna odaklanmak ban pek de doğru gelmiyor. Bunların hepsini kendi içimizde dengelemeliyiz. Yani bunların bütününü bir teraziye koyduğumuzda kendi mutluluğumuzun biraz daha ağır basması gerektiğini savunuyorum. Balzac’ın fikrini biraz daha irdeleyecek olursak, bence hemen hemen doğru bir bakış açısı. Çünkü bir yandan hem karşımızdaki kişiyi düşünerek onu mutlu ediyoruz bir yandan da kendimiz bundan faydalanıyoruz.
Sonuca gelirsek, her iki yazar da kendi içlerinde haklı fikirlere sahip bana göre. Balzac’ın hem karşısındaki kişiyi hem de kendini mutlu etme çabası, Tolstoy’un ise karşısındaki kişilerin de mutluluğunu düşünmesi bence ayrı ayrı haklı noktalar. Fakat belirttiğim gibi ikisi de yüzde yüz haklı değil. Özetle hem kendi mutluluğumuz hem de çevremizdeki kişilerin mutluluğu önemli. Ama her şekilde kendi mutluluğumuz bir şekilde daha önemli ve üstündür.