Serin kış sabahlarından biriydi. Selim o zamanlar 9 yaşındaydı. Babası gemi kaptanı, annesi ise ev hanımıydı. Küçük bir kasabada hep birlikte yaşıyorlardı. Selim, çalışkan ve sorumluluk sahibi biriydi. Öğretmenleri onu çok severdi ve ileride ne olmak istiyorsa başarabileceğine inanıyorlardı.
Annesinin “Haydi oğlum, uyanman lazım. Bu gidişle okula geç kalacaksın!” diye bağırmasıyla uyandı Selim. Çocukcağızın uyanır uyanmaz ilk işi babasının eve gelip gelmemesiydi. Babası 1 aydır görevdeydi ve hala gelmemişti. Dört gözle yatak odasına koşarken annesi ona üzgün bir bakış attı. Odayı kontrol ettiğinde babasının orda olmadığını gördü ve yüzü asık bir şekilde kahvaltı masasına oturdu. Yemeğini yedikten sonra üstünü değiştirdi. Ardından çantasını hazırladı. Okula gitmek için evden çıktı. Okula gittiğinde herkesin koridorda olduğunu gördü. Anlaşılan bir şeyler olmuştu. Neler olduğunu öğrenmek için arkadaşının yanına gitti. Arkadaşına ne olduğunu sorar bir bakış attıktan sonra arkadaşı “8. Sınıflar hazırladıkları drama gösterisini düzenleyecekmiş. Kristofer Kolomb’un hayatını ve yaptığı keşifleri anlatacaklarmış. Meraktan çatlayacağım!” dedi. Selim meraklı bir şekilde konferans salonuna gitti ve oyunun başlamasını bekledi. Oyun başlamıştı. İlk başlarda Kolomb’un hayatını anlattılar. Şimdi gelelim Selimin etkilendiği kısma. Spiker son dakikalara doğru “Kolomb, Atlas Okyanusu’ndan geçerek denizden Asya’ya bir yol bulmayı teklif etti. Fakat o döneme kadar hiç kimse, böylesine uçsuz bucaksız denizlere açılmaya cesaret edememişti.” dedi. Selim o anda cesaret etmenin ne kadar önemli olduğunu anladı. Ardından spiker “Kristof Kolomb , 1492 yılında İspanyol bayrağı altında Atlantik Okyanusu’nu aşarak Kuzey Amerika kıtasına ayak basmıştır. Kolomb Amerika’yı keşfetmeden önce tüm güçlü devletlerden yardım istemiştir ancak kimse kendisine destek vermemiştir.” dedi. Selim o anda içinden “Bende büyüdüğümde böyle olacağım!” dedi. Bu hikayeyi duyduktan sonra o da Kristof Kolomb gibi uzak diyarlara açılmak ve yeni yerler keşfetmek istiyordu. Okulu bittikten sonra alelacele babası gelmiş mi bakmak için eve gitti. Kapıyı açar açmaz karşısında uzun süredir görmediği babasını gördü. Ona kocaman sarıldı. Bir süre özlem giderdikten sonra bugün yapılan tiyatro gösterisinden bahsetti. Babası ona “Hayallerinin peşinden koş oğlum. Sen çabala, hayat zaten sana doğru yolu elinde sonunda açacak. İleride çok iyi yerlere geleceğinden adım kadar eminim.” dedi.
Küçükken Kâşif olmak isteyen Selim, lisede gittiği bir konferans sonucuyla bir anda kararını değiştirip doktor olmak istedi ve çalışmalarını o yönde tamamladı. Şu anda çok iyi bir hastanede çocuk doktorluğu yapmakta. Hatta gelen çocuk hastalara basit keşif kitapları veriyor. Onlara “Hayallerinizin peşinden koşun. Hangi işi yapmak istiyorsanız ileride onu yapın. Başka insanlar sizi yönetmesin. Siz, kendi hikayenizin yazarı olun.” diyor.