Çalan müziği artık duyamıyordum. Görkem’in gözlerinde kaybolmuştum. Kafamı göğsüne yaslayıp kokusunu içime çektim ve bu anın bir hayal olmamasını diledim. O an dünyanın durmasını ve o anın hiç bitmemesini diledim içimden. Çok mutluydum, üniversiteden sonunda mezun olmuş ve hayatımın aşkını bulmuştum. Artık önümüzde istediğimiz renkle doldurabileceğimiz bir sayfa vardı. Yine o gece öğrendiğim ani bir haberle o sayfa kan kırmızıya boyandı.
Bundan birkaç ay önce hayatımı rayına koymaya çalışırken hayatımda bazı radikal kararlar almak zorunda kalmıştım. Alışkanlıklarından vazgeçmek konusunda güçlük çeken bir karakterim varken bu kararlar beni bir hayli zorlamıştı. Yine bu dönemde birkaç kez vücudumun alışık olmadık sinyalleriyle karşılaşmıştık. Başlarda pek önemsemesem de birbirini takip eden mide bulantılarım, akut bayılmalarım ve baş dönmelerim sonrasında Görkem’in ısrarları sonucu hastaneye kontrole gitmiştik. Beni nöroloji katına yönlendirdiklerinde muayenenin ardından bir dünya teste tabi tutmuş, birkaç tüp kanımı almış ve tomografimi çekmişlerdi. Birkaç gün sonra doktorumun aramasıyla sorunun nörolojik olmadığını ve psikolojik olabileceğini öğrendim taa ki o ana kadar.
Nöroloğumun yönlendirmesiyle gittiğim psikoloğumun yazdığı ilaçları her gün düzenli kullanıyordum. Yine ilaçlarımı almam için kurduğum alarm çaldığında mutfağa doğru ilerledim. Suyumu bardağa doldururken Görkem’in duşa girerken mutfak masasına bıraktığı telefonuna gelen mesajın sesiyle irkildim. Gözüm o anlık telefona kaydığında gelen mesajın ataklar sırasında gittiğim doktordan geldiğini gördüğüm. Mesajı okuduğumda sanki dünya başıma yıkıldı. Tüm vücudum titriyordu ve o an elimdeki bardağın yere düşüşünü izledim.
Daha fazla ağırlığımı taşıyamayan bacaklarımla yere çöktüm. Dizlerimi kendime çekmiş ve ellerimi başıma koymuştum. Bir beşik gibi sallanıyordum. Bunu benden gizlediklerine inanamıyorum dedim kendi kendime. Tam o sırada Görkem saçlarını kurulayarak salona girdiğinde dehşete düşmüş gibiydi. Elindeki havluyu atıp panikle yanıma koştuğunda gözlerimdeki ifade sadece hayal kırıklığıydı. Görkem beni sarsıyordu ve panikle sorular soruyor ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sanki dünya yavaşlamıştı ve tam o anda gözlerim kararmıştı.
Biraz kendime geldiğimde burnuma o beni en mutlu eden koku geldi. Gözlerimi güçlükle araladığımda gelen şiddetli ışıktan hastanede olduğumuzu anlamıştım. Görkem’i gördüğümde yerimde doğruldum ve bağırmaya başladım. ‘’Nasıl saklarsın ya benden, nasıl?’ Beynimde bir tümörle yaşadığımı nasıl saklarsın benden Görkem?’’ diye bağırdım. ‘’S-Sen nasıl öğrendin bunu ?’’ dedi kekeleyerek. ‘’ Bana bunu nasıl yaparsın ?’’ dedim gözümden düşen bir damla yaşla beraber.
Tam o anda derin bir nefes alarak yerimden sıçradım. Kalbim çok hızlı atıyor nefesim kalbimi takip ediyordu. Ani hareketlerim yüzünden Görkem ‘de uyanmıştı. Panikle bana sarıldı ‘’Kabus gördün birtanem, geçti merak etme’’ dedi. Yine içim huzur dolmuştu içime çektiğim kokusuyla. Ellerini saçıma götürerek beni daha da sakinleşleştirdi. Yine kendimi en huzur bulduğum yerde ve elimdeki boş sayfanın farkındayım. En mutlu olduğum yerde, en mutlu olduğum adamla kendi hikayemi yazacağım.