Kendi Doğrularımız

Kurallar, dünyayı düzene sokmak ve insanlara doğruyu göstermek amacıyla ortaya çıkmışlardır. Bu asırlar önceden beri böyledir insan topluluklarında düzeni ve birlikteliği sağlamak görevi kurallara düşmektedir. Çoğu toplulukta işe yarayan bu davranış kısıtlamaları toplumların gelişmesinde yeri geldiğinde yararlı olmuştur. Sonuç olarak, her insan özgürdür ancak başkalarının özgürlüğünü kısıtlamadığı takdirde.

Bu kurallar medeniyetler geliştikçe artmış ve gelişimlerinde de büyük rol oynamıştırlar. Zaman ilerledikçe günümüzde de görebileceğimiz şekilde yasalar oluşturulmuş, ülkelerin sınırları arasında çeşitlilik gösteren yasalar yaratılmıştır. Ülkeler bazen kendi yararları doğrultusunda aldığı kararları, vatandaşlarının ihtiyaçları, yıllar boyunca doğru ve yanlış kabul edilen davranış kalıplarını değerlendirerek oluşturdukları bu yasalara uyulmaması sonucunda verilecek cezalandırma sistemleri yaratmışlardır. Ve uyulmaması sonucunda neler olabileceğini göstermekten çekinmeyip toplumun içine korku salmışlardır.

Korku dediğimiz duygu insanı terbiye etmekte sıkça kullanılan bir duygudur. Herkesin yaptıkları davranışların bir sonucu olacağını bilip ona uygun davranması korkulandan kaçınmak için yapılması gereken haline gelmiştir. Bu duygunun kullanımı ile elde edilenler güç gösterisi konumundadır. Sahip olunan gücün gösterimi de düzeni sağlamakta yüzlerce yıldır kullanılan yöntemlerden biridir. Kötü sebeplerlede kullanımı sağlanmış olan bu otorite kaynakları günümüze kadar taşınmıştır.

Peki ya, insanları düzene sokmak ve toplumun sağlıklı bir şekilde yönetimini sağlamak konusunda yapabileceklerimiz ne kadar etkili olmakta? İnsanların psikolojik olarak bu yapabileceklerini sınırlayan ve onları bir çizgide tutmayı amaçlayan kurallara verdikleri tepkiler ne yöndedir? Kısıtlanmış hissetmek bir insanı verilen kurallara uymaya mı yönlendirir yoksa onları yok saymaya mı?

Bu soruların hepsi kurallar sonucu alınabilecek tepkilere önlem alma ve bu doğrultuda kuralların değişimini sağlama konusunda bize yardım edecek sorulardandır. İnsanlar farklı kişilik özellikleri etkisiyle alıcakları tepkileri belirlerler. Kimisi düzen içinde yaşar, bu tür insanlar kategorisine benim de girdiğimi rahatlıkla söyleyebiliriz. Benim gibi hayatında düzene ihtiyaç duyanlar planlamayla ilerler, ellerinden geldiğince olacakları ve sonuçlarını kontrol altına almaya çalışırlar, hatta bazen işler istedikleri gibi gitmeyince ne yapacaklarını şaşırırlar, çaresiz hissederler. Kurallar benim gibiler için konfor alanı gibidir. Kurallara uymaya çalışır onlara uymanın verdiği huzur ile yaşamayı seçeriz. Kuralların hakim olmadığı alanlarda ise kendi kurallarımız, kendi sınırlarımız kendimiz çizer, oluştururuz. Bizim gibiler için kolaydır kurallara uymak.

Ama bazıları vardır ki kuralların gerekliliğini sorgular. Kendi yaşamlarını kısıtlayıcı söylemler olarak algılarlar kuralları, onlara uymak yapabilecekleri en kötü şey haline gelir bir anda. Böylelerine kısıtlayıcı sınırlar koymak ve uygulamalarını beklemek çokta gerçekçi değildir. Hatta onları kısıtladığınızı hissettirdiğiniz anda aksine odaklanırlar ve belirlenen sınırı aşmak artık onlar için bir görev haline gelmiştir.

Dolayısıyla daha katı yasaların hem barışçıl bir dünyayı hem de daha fazla suç oranını beraberinde getireceği bir gerçektir. İzlediğim bir diziden örnek vermek gerekirse iki farklı şehir düşünün aynı ülke sınırları içerisinde, aynı yasalara sahip, aynı millete ait insanlardan oluşturulmuş. Ancak bu iki şehir arasında bir büyük farklılık var. A şehri şu an hakim olan cezalandırma, suçluyu tespit etme ve vatandaşlara sunulan özgürlük dahilinde yönetilmekte. B şehrinde ise insanlar doğdukları andan itibaren sinek boyutunda suçu algılamak amacıyla programlanmış robotlar ile eşleştiriliyor. Şehre girişlerde her bir ziyaretçiye de adanan bu robotlar, şehirden çıkış esnasında bir yerde depolanıyor. B şehrinde yaşamak huzur dolu herkes 7/ 24 robotlar tarafından izlenmekte ve bu suçu algılamaya programlı robotlar suç tespitinde şehirde asılı olan çeşitli panolarda suçu gerçekleştiren kişi ismi ve cezası ile ekrana yansıtılmakta.

B şehrinde sağlanan bu düzen insanların daha rahat bir şekilde yaşamalarını sağlıyor. Evlerinin kapısını kilitlemiyor, değerli eşyalarını ortada bırakıp gidebiliyorlar. Ancak bir süre sonra sürekli izlenme hissinden bıkan insanlar A şehrine yöneliyorlar.Anlatılan bu iki durum tamamıyla insanların hisleri ve kendi doğruları ile bağlantılı olan bu toplum düzenine bir örnek olarak verilebilir konumda.

 

(Visited 53 times, 1 visits today)