Kelebek

Kampta zar zor yaktığımız ateş gibi ben de yanıyordum adeta. Ateş sağ sola dalgalanırken aklımdaki düşünceler de bulanıyordu, kaçmaya çalıştım, görmezden gelmeyi denedim ya da yok olmasını istedim ama ne o ateş söndü ne de içimdeki çığlık atan hislerim. Onu kaybetmiştim, her şeyimi kaybetmiştim. Çünkü o benim her şeyimdi. Ben dün annemi kaybetmiştim. Kafam dağılsın diye, saçlarımı uçuran rüzgarla beraber yorgunluğum da esip gitsin diye gelmiştim kampa, yani arkadaşlarım getirmişti beni. Üzülsünler istemedim, biri daha ağlasın istemedim ve kırmadım geldim.

Arkadaşımın bana sıcak bakışlarıyla içinde olduğum düşünce girdabından çıktım ve tüm dikkatimi ona verdim. Benden büyük bir çabayla yaktığımız ateş için odun toplamamı ve hava karanlığa teslim olmadan önce de yanlarına geri dönmemi rica etti. Ormanın derinliklerine girmemle beraber unutmaya çalıştığım her detay, her anı aklımda tekrardan canlanmaya başladı. Bir yandan yürümeye devam ediyordum ama gözümden süzülen yaşlara bir çarem yoktu. Kafamı yavaşça yukarı kaldırdım ve ayla yıldızların dansına odaklandım, ay tepede parlarken yıldızlar da ona eşlik ediyordu, belki de ay yalnız kalmasın diye yıldızlar dibinden ayrılmıyordu onun. Ay, yıldızları olmadan yapamıyordu, parlayamıyordu veya ay sadece çok yorulmuştu. Esen akşam rüzgarıyla düşüncelerimden yine sıyrıldım ve nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Ayaklarım beni ormanın derinliklerine sürüklemişti ve nerede olduğumdan emin değildim.

Gecenin karanlığıyla beraber ağaçlar da bir gizeme bürünmüştü. İçlerinde taşıdıkların sırların ağırlığından bükülen sırtları ve dalları anlaşılmak için yalvarıyordu ama onları da duyan yoktu. Bu burukluğun içeresinde gözüme yerdeki kırık ayna takıldı, her parçası başka bir hikâyeyi anlatan ayna, kırık olmasına rağmen parçalarında yansımamı rahatlıkla görebiliyordum. Güneşte sarı karanlıkta kahverengi olan saçlarım birbirine girmişti, rahat olsun diye giydiğim eşofman takımımın acilen yıkanması gerekiyordu ama kendime özenmek için fazlasıyla yorgundum. Her şeyimi, annemi, dün kaybettiğimden beri kendimde değildim. Ona söyleyemediğim her şey boğazımı düğümlüyordu. Son kez seni seviyorum diyemediğim için kendime olan sevgimi de yitirmiştim. Arkadaşlarım en azından kısa bir süreliğine kendimi daha iyi hissetmem ve bir, iki günlüğüne olsa da kafamı dağıtmam için beni kampa getirmişlerdi. Annemi kaybettiğimin haberini aldığımda hepsi yanımdaydı ve sanırım o anki yıkımımı gördükten sonra beni şu zamanlarımda yalnız bırakmamak için kendilerine söz vermişlerdi.

Havanın daha da kararmasıyla daha da kaybolmuştum. Arkadaşlarım büyük ihtimalle beni aşırı derecede merak ediyorlardı ama ben ormanın içinde yürürken o kadar dalgındım ki gittiğim hiçbir yere dikkat etmemiştim. Sanki bu yetmezmiş gibi çok acıkmıştım ve kendimle geçen bu sohbetlerim aklımı oyalamaya yetmiyordu. Ormanda yiyecek bir şeyler aramaya başladım ve bir anda benim boyumdaki bir ağacın dalından sarkan renkli meyveler dikkatimi çekti. Açlıktan bayılacak haldeyim o yüzden düşünmeden ağzıma birkaç tane attım. Meyveleri yedikten bir sonra aşırı enerjik hissettiğimi fark ettim ve içimi umut doldurdu. Aniden karşımda bir figür belirdi. Fazla uzaktaydı, suratını seçemiyordum ama görebildiğim kadarıyla bana doğru yürüyordu. Bana yaklaştığında tanıdım onu. Bana doğru yürüyen figür annemdi. Her şeyimdi. Sıkıca sarıldım anneme, bırakırsam tekrar gider korktum. İçime attığım, saatlerdir boğazımı düğümleyen her şeyi anneme söylemeye başladım. Onu ne kadar sevdiğimi ve asla unutmayacağımı söyledim, annem de her zaman yanımda olacağına söz verdi ve her kelebek gördüğünde yanında olduğumu bil dedi. O akşam onun kollarında ormanın ortasında uyuya kaldım. Ertesi sabah uyandığımda yanımda annem yoktu ama artık kendimi huzurlu hissediyordum çünkü anneme içimdeki her şeyi son bir kez dökebilmiştim. Havanın aydınlanmasıyla kolaylıkla yolumu buldum ve hemen arkadaşlarımın yanına geri döndüm. Onlara tam başıma gelenleri anlatacakken ormanda yediğim meyveleri gördüm ama ben uzanıp bir tanesini ağzıma atamadan arkadaşım beni durdurdu ve bu meyvelerin halüsinasyonlara sebep olduğunu anlattı. Ateş sağ sola dalgalanırken bir anda saçıma kelebek kondu.

SON.

(Visited 8 times, 1 visits today)