Günlerden bir gün üniversiteden çıkıp tek yaşadığım villaya gider iken yolun kenarındaki çalılardan birinde hareketlilik fark ettim. “Rüzgardandır bir şey olmaz.” diye düşünerek çalının yanından geçtim. Ancak çalının yanından geçtiğim anda cılız ve neredeyse duyulamayacak şekilde sessiz bir miyavlama sesi duydum. Kedilere bayılırım en çok da yavru kedilere, o yüzden kediyi merak edip çalının yanına geri dönerek yavaşça bir şekilde çalıyı araladım. Çok güzel bir tekir yavru kedi gördüm. Evde beni bekleyen kimsenin olmaması kediyi sahiplenmem için motive etti beni. Tabi ki de gördüğüm her yavru kediyi hemen alıp eve götürme isteği oluşmuyor içimde ama bu kedi farklıydı. Görünüşünde mi yoksa yardımıma muhtaç olmasından dolayı mıdır bilmiyorum ama o kedi gerçekten de özel bir kediydi. Çalıyı araladıktan kısa bir süre sonra aniden üstüme atladı. Kedinin de beni çok sevdiğinden emindim.
Onu hemen evime soktum ve lavaboyu tıkayarak onu yıkamak için bir küvet haline getirdim. Onu özenle yıkayıp yıkarken de artık kediyi sahiplendiğime göre ona bir ad düşündüm. “Minnoş” diye bağırdım. “Senin adın Minnoş olsun.” Minnoşu lavabodan çıkardım ve onu kuruladım. Belki de aldığım en iyi karar olabilirdi Minnoş’u yol kenarından kurtarıp evime getirmek. Artık yalnızlıktan ölmekten kurtulmuştum. Evi tarayıp hemen alıştı. Boş zamanlarımda onunla birlikte yürüyüşlere bile çıkıyorduk. Yan komşum Ayşe Abla bile çok seviyordu onu. Bir kaç kez bizi yürürken görmüştü ve ben de sevmesine izin veriyordum ne kadar istemesem de. O da benim gibi kedilere aşıktı sonuçta ama bir keresinde evime gizlice girip mutfak eşyalarımı araklarken gördüm onu. O günden beri de küstüm onunla.
Günlerden bir gün her zaman ki gibi üniversiteden dönüp Minnoş ile yürümeye çıkmaya hazırlanırken Minnoş’un her zamankinden halsiz ve üzgün göründüğünü fark ettim. “Üzülme Minnoş her zaman sevdiğin yürüyüşlere çıkacağız tekrardan istersen farklı bir rota bile izleriz.” Minnoş’un beni anlamadığını biliyordum ama onunla konuşmak beni rahatlatıyordu. Hem kim bilir belki anlıyor bile olabilirdi beni. Kapıyı açtığım anda hemen yanımdan koşup dışarıya atladı ve etrafı koklamaya başladı. Onu biraz takip ettim ve en sonunda küs olduğum yan komşumun kapısına doğru koştu ve gözden kayboldu. Bir anda kapı açıldı ve içeriden tuhaf bir koku geliyordu. “Ayşe Abla?” Ses gelmedi. Bunun üzerine de acaba ona bir şey mi oldu diye meraklanıp içeriye gördüm ama ne göreyim. Minnoş Ayşe Abla’nın cansız bedenin yanında duruyordu. Yanında kanlı bir bıçak vardı ve her taraf kan içindeydi. Hemen polisleri aradım ve onlara yaşananları anlattım. Ayşe Abla’nın katili o günden beri bulunamadı. Artık her tarafıma daha fazla dikkat ediyorum ve Minnoş’u da kendime daha yakın tutuyorum.