Kazıların Akışı

Güzel ülkemiz ve dünyanın birçok yerinde paha biçilemez değerde tarihi çalışmalar,kazı örnekleri vb. gelişmeler yürütülmektedir.Bu gelişmeler,geçmişe bize meşale görevi görerek geçmişten ders çıkartıp,geleceğe yön vermemizi ve gelecek nesiller için daha kullanışlı bir dünya bırakmamıza yardımcı olmaktadır.Başka bir yerde ise enerji kaynaklarımızı hunharca sömüren ve bununla yetinmeyip temiz olan kaynaklarımızı da kirleten insanlar var.İnsanoğluna ne zaman ne oldu da bu kadar maymun iştahlandı acaba?Ülkelerin kaynaklarının zaten kısıtlı olduğu bu dönemlerde gerçekten eskiyi arar olduk.Peki ya sizce enerji kaynağımız olan ve susuzluktan sürünen bir topluma ait olan bir baraj,tam yanındaki paha biçilemez bir arkeolojik kazıyı sular altında bırakma şansı olsa siz ne derdiniz?

Eğer enerjimizi karşılayacak olan bir baraj olsaydı ve enerjiyi kullanmanın tek yolu o barajı açmaksa kendi fikrimce,barajın açılmasını tercih edebilirdim;fakat ilk önce arazide,teknolojinin taşıyabileceği bütün kazıları,eserleri ve tarihi kanıtları aldıktan sonra.Böyle bir çözüm önerisi sunmamın nedeni kısaca şöyledir:Paragrafımın başında da tarihi yapıların ve arkeolojik kazıların geleceğe bakış açımızı değiştiren bir yapısı olduğundan zaten bahsetmiştim.Aslında farklı bir perspektiften baktığımızda bile bu iki olayın birbiriyle bağlantılı olduğu apaçık ortada.İlk olarak bu dünya,kaynakları bol ve sengin arazisi olan bir gezegen.Herkesin istediği kadar yemek,su,barınma ve yeşillik var.Fakat biz insanoğlu bu kaynaklarımızı savururcasına kullandığımız için bu örnektede olduğu gibi hiçbir toplumun enerji yokluğu içerisinde olmaması gerekirken maalesef dünyanın yarısından çoğu açlıkla,susuzlukla,barınma gibi en doğal haklarından men ediliyor.Arkeolojik kazıların dünyanın en ileri gelen sorunlarıyla bağlantısı ise,bu arkeolojik kazıların ve buluşların en eski çağdaki kardeşlerimizin nasıl bir hayat biçimi izlediğini öğrenmemizi,teoriyle başlayıp en sonunda bütün hayatlarını göz önüne sermemizi yardım ediyor.Yani basitçe onların hataları yapmayarak zamandan tassaruf etmemizi sağlıyor.Zamandan tassaruf ederek ise tarih öncesi toplumların yaşadığı sorunları 21.YY. yaşamak yerine 21.YY.insanına yakışır bir şekilde yaşam tarzı edinebiliriz.Ayrıca arkeolojik kazıları kurtarmak sadece onlardan ders çıkarmamızı değil,aynı zamanda turist akımları oluşturarak bölgenin ekonomik kalkımına da katkı sağlayacaktır.Örneğin;Şanlıurfa Göbekltepe Türkiyenin ve Dünyanın ileri gelen en eski arkeolojik kazılarından biridir.Günümüzden en az 11.600 yıl önce insanlar tarafından ibadet amacıyla inşa edilmiştir.Alan 1960’lı yıllarda keşfedilmiş olmasına rağmen 1995’te kazıları başlamıştır,2018 yılında ise Dünya Miras Listesine girme hakkını kazanmıştır.Açıkçası ülkemizin böyle bir tarihi eserin otuz beş sene toprağın altında kalmasına göz yumması gerçek utanılması gerekn bir davranış olduğunu düşünüyorum.

Eminim dünyada daha bizim keşfetmediğimiz,keşfedemediğimiz ya da “Keşfetmek istemediğimiz”geleceğe birçok meşale olacak arkeolojik kazı ve tarihi eser olduğuna inanıyorum.Bunlardan ders çıkararak şuanki dünyamızın ana problemlerini çözmek için kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.Çünkü şuanki sorunlarımızı düz düşünerek çözmemiz,sadece uzun yolu seçmek dışında bir şey olmaz.Şu zamanlarda ise en kıtlık çektiğimiz şey ise zaman,uzun yolu seçmek demek kendi kuyumuzu kazmak demektir…

(Visited 17 times, 1 visits today)