Hubert Reeves, 1932 yılında Montreal’de dünyaya geldi. Klasik eğitimini alan Jean de Brebeuf kolejinde tamamladı. Montreal Üniversitesinde Fen Fakültesinde fizik eğitimini aldı. McGill Üniversitesi’nde master tezini sundu. Nasa’da bilim danışmanı olarak görev aldı. Şu anUlusal Bilimsel Araştırma Merkezi ve Montreal Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Kendisi doğanın bizden çok zeki olduğunu savunur ve derin araştırmalarının sonucunda şöyle bir söz söyler, “Doğa ile savaştayız, kazanırsak kaybedeceğiz.”
Bu söz ilk bakışta çok yüzeysel gibi görünse de aslında birçok somut gerçeğe dayanır. İnsanlık tarihi bunca zaman boyunca aslında bu sözü kanıtlar nitelikte olaylar yaşamıştır. Bu olaylara örnek verecek olursak tüm dünyayı sarsan ve oldukça zor dönemler geçirmemize sebep olan hastalıkları ve virüsleri örnek olarak gösterebiliriz. Bu salgın hastalıkların tarihi en az MS 165 yılına kadar dayanır.
En eski salgın olarak bilinen Antoninus (Galen) salgını. MS 165-180 yılları arasında Roma İmparatorluğu’nda yaşanmış olan ve doğu seferlerinden dönen askerler tarafından getirilmiş salgın bir hastalık olan Antoninus vebası günde 2 bin kişinin ölümüne neden olmuş bilinen ilk büyük veba salgınlarından biridir. Araştırmacılar yaşanan hastalığın çiçek ya da kızamık olduğundan şüphelenmiş olsa da gerçek sebebi hala belirsizliğini koruyor. Salgın, Roma İmparatorları Lucius Verus ve Marcus Aurelius Antoninus’un da hayatını kaybetmesine sebep olurken imparatorluk toplam nüfusunun yüzde 30’unu yitirmiştir.
Günümüz tarihine biraz daha yakın tarihte olan ve belki de birçok sebepten dolayı en çok korkulan hastalık Kara Veba. Kara Ölüm olarak da bilinen Kara Veba, insanlık tarihinde kaydedilen en ölümcül salgındır. Avrasya ve Kuzey Afrika’da 75-200 milyon kadar insanın ölümüne yol açtığı düşünülmektedir. 1347-1351 yılları arasında Avrupa’da zirveye ulaşan salgın, insanlık tarihinde kaydedilen en ölümcül salgındır. Kara Ölüm’ün kökeni tartışmalıdır. Pandemi ya Orta Asya’da ya da Doğu Asya’da ortaya çıkmıştır. Ancak ilk kesin görünümü 1347’de Kırım’da olmuştur. Kırım’dan, büyük olasılıkla Ceneviz gemilerinde seyahat eden ve siyah farelerde yaşayan pireler tarafından taşınmıştır. İlk enfeksiyon anından sonra iki gün içerisinde solunum yetmezliğine ve sistem şokuna neden olabilen bu salgın yüzde seksen altı oranında fareler tarafından getirilmiştir.
Ve günümüzde yaşanan ve hala canlılığını biraz da olsa koruyan Covid-19. ilk olarak Çin’in Vuhan Eyaleti’nde aralık ayının sonlarında solunum yolu belirtileri (ateş, öksürük,nefes darlığı) gelişen bir grup hastada yapılan araştırmalar sonucunda 13 Ocak 2020’de tanımlanan bir virüstür. Salgın başlangıçta bu bölgedeki deniz ürünleri ve hayvan pazarında bulunanlarda tespit edilmiştir. Daha sonra insandan insana bulaşarak Vuhan başta olmak üzere Hubei eyaletindeki diğer şehirlere ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin diğer eyaletlerine ve diğer dünya ülkelerine yayılmıştır.
Bilinen ya da bilinmeyen birçok virüsün kaynağının yine doğadan ve canlılardan gelmesi aslında bu sözü tasdikliyor. Deniz canlılarına karşı savaşı denize dökülen atık sıvılar ve çöpler olarak tanımlarsak yaptığımız bu hareketin aslında en büyük zararı sadece denizde yaşayan canlılara değil kendimize de yaptığımız bir gerçek. Çünkü hayvanları o kimyasal dolu denizde yüzmeye mahkum bırakıp DNA’larını bozarsak o hayvanları yediğimizde zehirlenmeyi göze almalıyız. Artık şunu insanlık olarak kabul etmeliyiz ki asıl kötülüğü yine kendi kendimize yapıyoruz ve gelecek nesillerin dünyasını ellerinden alıyoruz.