29 ekim Cumhuriyet Bayrami kutlu olsun, turkey republic day, red silhouette soldier riding horse with flag vector illustration

Kazanılan Cumhuriyet

Bu değerli anlarımı yaşadığım, kaynaklarından yararlandığım, kültürünü benimsediğim, her başarısıyla gurur duyduğum, her detayıyla yaşatmaya çalıştığım ve yaşatmaya devam edeceğim güzel ülkemin cumhuriyetinin ilanı üzerinden yüz yıl geçti.

Yani bundan yüz yıl önce Mustafa Kemal bizim hür yaşamamız uğruna gecesini gündüzüne katarak kendini feda ediyordu. Şu andan bir asır önceye  gidecek olsaydık milletimizi, askerimizi, kadınımızı, erkeğimizi, çocuğumuzu yani halkımızı var olan tüm güçleriyle bir amaca doğru yürürken görecektik. Halkımız bizim gayemizin hayatta kalmak değil; yaşamak, öğrenmek, eğlenmek, ülkemizi geliştirmek olması adına çabalıyorlardı. İsimsiz kahramanlar ve şehitler kendi hayatlarını değersiz bir kağıt parçasını  kuytu bir köşede bulunmayacak bir kutunun içine koyarmış gibi geride bıraktılar ve bizim hürriyetimiz için savaştılar.

Eğer şu an milletimiz kendisini yönetecek kişiyi seçebiliyorsa, , istediği gibi giyinip, kuşanabiliyorsa, aynı müfredata bağlı ve eşit şekilde eğitim alabiliyorsa, seyahat edebiliyorsa ve düşüncelerini ifade edebiliyorsa bu bu savaşan atalarımızın uğraşları sonucudur. cumhuriyet sadece silahlı, sıcak bir savaş ile kazanılmadı elbette. Cumhuriyet aynı zamanda cahilliğe karşı verilen bir soğuk savaş sayılabilirdi. Yıllarca monarşinin altında ezilip büzülmüş bir devlete minik bir pencereden düşen ışık demeti gibiydi demokrasi bizim için. Demem o ki, biz Cumhuriyet için aslında bir iç savaşa da girdik ve bu savaşı en iyi şekilde atlattığımızı düşünüyorum.

Eli silah tutan herkesin savaştığı ve kimi zaman can verdiği, cephane getirmek için kağnı çekiştirdiği, kimisinin ise cepheden uzakta umut ve haber dağıttığı bu savaş bize verilmeyen bir şeyin zorla alınmasıydı aslında: Cumhuriyet’imizin. “Biz Türk tarihi boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.” demiştir Mustafa Kemal Atatürk. Türk halkı da bu sözlerin gereğini yerine getirmişti zamanında ve bu konuda ne kadar ısrarcı olabileceğini de kanıtlamıştı tüm dünyaya. Biz ise bu kandan gelenleriz. Onların vatanımız ve toprağımız uğruna akıttığı kanlar her saniye bizim damarlarımızda dolaşıyor. Bu bize verilen en büyük emanet olarak görülmelidir. Onların şanlı kanları oğuldan oğula aktarılmış, kültürünü ve tarihini korumuş ve bizim bedenlerimizi bulmuş. Bizim damarlarımızda akan bu kan gururla savaşan; son nefesine kadar, pes etmeden bayrağımızı havada tutan kan ile aynı. Bunu bilerek yaşamamız gerekiyor. Bunlardan haberdar olması gerek Türk  kadınının şanlı evladının.

29 Ekim 1923 bir hikayenin bitişiydi. Fakat her bitiş gibi bu bitiş de birlikteliğinde bir başlangıç getirmişti. bu seferki başlangıcın ismi ise Türk Cumhuriyeti’ydi. Bu hikayenin devamı ise gençlikte gizliydi. Eğer ki Türk gençliği Atatürk’ün ” Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şeriat içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini korumaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarında akan asil kanda mevcuttur.” sözlerini dinleyecek olursa bu defa hikayenin sonu ilelebet bir sır olarak kalacaktır.

(Visited 53 times, 1 visits today)