Herkesin bildiği gibi teknolojinin son dönemde oldukça gelişmiş ve akıllı telefonların hayatımıza girmiş olmasıyla dünyada pek çok değişen şey oldu. Bu değişikliklere verilebilecek önemli örneklerden bir tanesi ise “güzellik” algısı. Güzellik kelimesi tanım olarak ‘Kişide estetik bir beğeni, duygu, coşku, hoşlanma duygusu oluşturan nitelik.’ anlamına gelir ve tamamen öznel bir kavramdır. Bir kişinin güzel bulduğu bir şeyi başka bir insan hiç güzel bulmayabilir ve bu oldukça normaldir. Ancak özellikle medya sektörünün gelişmesiyle televizyonda yayınlanan güzellik yarışmaları, moda programları, sosyal medyadaki içerik üreticilerinin yönlendirmeleri ve toplumun bunları severek takip ederek taklit etmeleri sonucunda belli aralıklarla değişen fakat toplumun büyük bir çoğunluğunun kabul ettiği bir gerçek vardır, güzellik algısı.
Güzellik algısı, insanların sağlıklı olmak kadar önemsediği bir algı haline gelmiş ve aslında tehlikeli olan fakat gerektiği kadar ciddiye alınmayan bir konudur. Bu algıyı benimseyip tamamen uymaya çalışan insanların birçoğu eğer güzel bulunmazlarsa yalnız kalacaklarını, dışlanacaklarını düşündükleri için bu algıya uyabilmek için çeşitli şekilde kendilerini değiştirmeye çalışırlar. Örneğin, eğer o dönemin güzellik algısına sarı saç, mavi göz ve ince bel uyuyorsa bu özelliklere sahip olmayan fakat güzellik algısına uymak isteyen birisi mavi lens takıp saçını sarıya boyatıp spor yaparak ince bir bele sahip olarak güzellik algısına uymaya başlayabilir. Peki bu o kişiyi yalnız kalmaktan kurtarır mı? Bu sorunun cevabı insanların çevresinde bulundurdukları kişilere ve en önemlisi kendi düşünce yapılarına bağlı bir şeydir. Ancak bence asıl soru şu, güzellik algısındaki her özelliğe sahip olursak tam anlamıyla herkes tarafından güzel mi sayılırız?
Hayır. Güzellik, daha önce söylediğim gibi göreceli bir kavramdır. Kişiden kişiye değişebilen bir nitelik olması, güzellik algısının toplumsal olan bu algının da aslında bir genelleme olduğunu gösteriyor. Yani toplumun çoğunluğu birisinin dış görünüşünün güzel olduğunu onayladı diye ‘herkes’ onaylamış ve bu bir gerçek haline gelmiş diye bir şey yoktur. İnsanlar farklı özellikleri güzel ve çekici buluyor olabilir ve dünyanın hiçbir zaman diliminde tüm insanlar aynı kişiyi güzel ilan etmemiştir, etmeyecektir. Fakat ne yazık ki bazı insanlar bu güzel olma olayına o kadar takıntılı hale gelmiştir ki, kendileri bir özelliği güzel bulmuyor olsalar da toplumun çoğunluğu beğeniyor diye ona sahip olmak için birçok yol deniyorlar. Hatta eğer fiziksel olarak o özelliğe sahip olmaları olanaksızsa, fotoğraflarını editleyerek sosyal medyada kendilerini farklı bir şekilde lanse ederek kendilerini daha mutlu ve ‘güzel’ hissediyorlar. Peki güzellik algısına uymazsak ne olur? İnsanlar bizi sevmez, bizimle arkadaş olmak istemez ve bizi dışlarlar mı?
Bu sorunun cevabı da hayır. Bütün güzellik algılarına uyup, pek çok kişi tarafından ‘güzel’ iltifatını alıyor olsanız bile, düşünce ve kafa yapınızın uyuşmadığı kişiler yine sizinle vakit geçirmek istemeyeceklerdir. Sonuçta insan sosyal bir varlık ve çevresinde göz zevkini tatmin eden kişilerden çok; onları eğlendiren, iyi vakit geçirdikleri, onlara yardımcı olan ve iyi davranan insanlar barındırmayı tercih eder. ‘Güzel’ bulunmayan bir insan, bir ortam içerisinde hareketleri, fikirleri ve konuşmalarıyla dikkat çektiği sürece, o kişiyle vakit geçirmek isteyen birçok insan olacaktır. Kısacası, insanlar değişkenlik gösteren güzellik algısına uymak yerine kendilerini her anlamda geliştirip başkalarına sevdirmeyi başarabilirse; o zaman yalnız kalmaz ve etrafında çok sayıda insan olur. İnsanı hayatta kazandıracak olan güzellik dış güzellik değil, tamamen kafa yapısı ve düşüncelerin güzelliğiyle ilgilidir.