Sevgili Leonardo,
Sen beni çizdikten sonra asılı durduğum duvardan biri beni zorla kaçırdı ve beni karanlık bir depoya sakladı. Eminim beni çok aradın. Orada ne kadar zaman geçirdim bilmiyorum ama bana çok uzun geldi. Uyandığımda bir şatonun duvarındaydım ve bir kral karşımda oturuyordu ve nedendir bilinmez bir şeylerden endişeliydi. Sonraki gün endişesinin nedenini anladım. Savaş!
Evet savaş çıkmıştı, kale yıkıldı ve her yer toz olmuştu. Yine uyudum ne kadar sürdü bilmiyorum. Sonra yeniden uyandım! Bu sefer bir evin duvarındaydım. Çok garip bir yerdi, herkesin elinde ses çıkaran küçük kutular ve önlerinde ışık saçan içinde insanların, hayvanların olduğu büyük bir kutu vardı. O ailenin bir de küçük bir çocuğu vardı, fark ettim ki beni çok sevmiş, her gün hayranlıkla karşıma geçip beni izliyordu. Bir gün kötü bir şey oldu. Her gün annesiyle eve dönen küçük çocuk bu sefer yoktu. Annesi bir anda ağlamaya başladı. O an anladım, beni hayranlıkla izleyen küçük çocuk artık yoktu. Ben de ağlamaya başladım.
O günden sonra ev satıldı ve ben şu an yine bir depodayım. Yeniden uyanmayı bekliyorum. Ben iyiyim, umarım sen de iyisin ve gelip beni buradan alırsın. Kendine iyi bak.
Kayıp tablon