Kayıp Cumhuriyet

Parmaklarımızdan aldılar hazinemizi, yaktılar kül olana denk. Kurtarıcımız dahi kalmadı, anlamsız hayatlara döndük. Bizi ayakta tutan umut söndü…

Cumhuriyetsizliğin 70. yılı bugün. Her gün gibi geçmekte: Boş ve amaçsız. Ölüler dağılıyor etrafa bir kere daha. Cinayet son bulmuyor. Cesetlerden dağlar, sanki kan şelalesi gibi akıyor bileklerimize kadar kanlar. Sırtarında kara kömür keseleri, nedir bu çektikleri. Bu durum hep böyle hiç değişmemiş. En azından canlı kanlı hikayesini duyuracak birileri yok eskilerin. Lakin ben iyi zamanların da bulunduğunu kabul etmek isterim. Hiç kimseye duyuracak yok ya Cumhuriyetin bulunduğu bir zamanın olduğunu. Çünkü kimse ne olduğunu bilmiyor.

Bizi aynı eylem kuşatıyor her zaman, her saat, her dakika. Keşke bir de yaptığımızın meyvesi olsa, millet, vatan, Cumhuriyet için yapsak. Ancak buna benzeyen bir gerçeklik akılla alınamayacak kadar uzak. Şimdi kömür madeni, ölüm çukurları… Kim bilir neler vardı önümüzde, o kadar parlak gelecekler hayal edilebilir sadece. Yalnızca vatan için de değil, her Türk insanı için.

Türklük diye bir kavram kalmamış ancak Almanlar var artık. Dünya buna muhtaç kalmış. 100 yıl öncesine gitsen imkânsız derler şimdi ise olabildiğince gerçek. Niteliksiz biçim almış durumda artık bütün milletler. Hiç kimsenin birbirinden farkı yok, herkes geleceksiz ve mahkûm. En azından alınan son habere göre. Arada sırada kulağımıza haber ulaşırdı. Dünyanın diğer taraflarında ne olduğunu sadece öyle bilirdik. Son duyuru üç ay önceydi, dunlar denilmişti:” Amerikan güçleri saldırılar sonucunda geri çekilmek zorunda kaldı. Çatışma sonucunda yüzde 65 oranında Amerikan asker savaş mahkûmu alındı. Ve Asya kıtası civarı artık Almanların elinde. Blitzkrieg sona erdi! Yaşasın Führer!” Ardından büyük yas baladı. Bir kere daha ve sonuncu defa olmakla beraber…

Eskiden bastığımız bu saf topraklar üzerine sıcak kan dökülürdü, kurşunlar saplanırdı, zaferler kazanılırdı. Artık dökülen kanında, boşalan kurşununda bir anlamı yok. Zamanında bizim serbest ve öz bir yaşam sürebilmemiz için savaşılan zaferlere de yazık. Bu vatanı bir zamanlar yüce bir adam yönetiyordu aslında. Hiç unutamama Mustafa’ydı ismi… Mustafa Kemal Atatürk. İnanılmaz bir amaçla yola çıkmış olasılıklara rağmen. Dünyanın yarısına karşı göğüs germiş ve ölene kadar savaşmış, savaştırmış ve ülkeyi ve insanlarını korumuştu. Sonunda da bize en güzel hediyeyi armağan etmişti: Cumhuriyet. Bunla kalmamış sesi olmayanın sesi olmuş, sunduğu yeniliklerle neni bir çağ açmıştı.

Hikayesi hep aklıma gelince gözümden yaş akıyor, içten Atam a sesleniyorum içimden. İçim inanılmaz umut ile doluyor. Keşke diyorum, hiçbir şey olmuyor. Keşke bu armağan elimizden alınmadan önce biz de kazanma amacıyla ölseymişiz, vatan uğurunda, en güzel şekilde. Ve sonra anlıyorum Cumhuriyetsizliğin nasıl bir amaçsızlık olduğunu…

(Visited 10 times, 1 visits today)