Çok tuhaftı, ağlayamadım. Ama ruhum paramparça olmuştu. Tepki veremeyip sadece dikkatimi dağıtmaya çalışıyordum. Kayıp hissi tarif edebileceğim bir his değil, zamanla şekillenen bir acıydı, üzerinde konuşmak zor fakat anılar yaşanırken sanki hiç bitmeyecekmiş gibiydi.
Bir şeyin değerini kaybetmeden bilemezsiniz derler fakat değerini bilip de kaybetmek daha büyük bir acıdır fikrimce, anıları özlemek ve gelecek hayallerinin kaybolduğunun farkına varılması insanı sarsar. O yüzden onu hala yaşatmak, kayıp olduğunu reddetmek ister insan. Reddetmenin gerçeği değiştirmediğinin farkına vardığımız zaman buruk bir his kaplar içimizi, bu daha cok neden aramak üzerine sinir ve kalp kırıklığıyla karışık bir histir. Bir suçlu aramak isteriz. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin onun kaybedilmiş olmasının acısı hala yanmaya devam eder.
Hayatın devamlılığı bizi geçmişe bağlanmaktan koparsa da o günlere geri dönmeyi, onla geleceği yaşamayı çok isterdim. Kaybı unutmaya çalışmak değil, onunla yaşamaya çalışmalıdır insan. Bunun üzerine konuşmak bazılarını zihnen yorabilir, hassas bir konu fakat içe atıldıkça ileride daha çok patlayabilecek bir konu da ayrıca. Bunu tercih etmek kimisine göre doğrudur fakat hisleri kaybetmeye çalışarak kaybın acısını söndürmek mümkün değildir. İçe atmak içsel bir dayanıklılığın destekçisi gibi görünse de bir o kadar da tam tersidir, belki kısa vadede öyledir. Fakat kişinin içi doldukça taşmaya yaklaşır, taştığı zaman ise kişiye geri dönüşü zor bir hasar bırakır.
Hayatımız boyunca pek çok şeyi kaybederiz, bunlar küçük şeyler olduğunda oflayıp puflamak bazen geçiştirmek için yeterlidir fakat bazı kayıplar vardır ki yaşanan anıları birer hazineye çevirir. Beklenmedik bir anda bizi sarıp kalbimizde derin bir yara bırakır. Bu yara ne kadar zamanla iyileşecek gibi görünse de tekrar tekrar açılacak bir yaradır aslında ve bunu engellemek ne yazık ki elimizde değil.
Alıp verme dengesinde hayatın bizden aldıkları acımasızdır, ne kadar kayıp desek de içimizde hep yaşantısını sürdürecektir. Belki de bu sebepten ötürü bu acıyı içimizde söndürmeye çalışmak yerine ilk olarak gerçekliğini kabullenmeli, bizimle yaşamasına izin vermeli ve içimizde büyüyüp bizi boğmasına izin vermemeliyiz, dile kolay fakat reddederek yaşamaya devam etmeye çalışmak bizi daha çok yorar. İçe atmak, içten içe bitirir insanı. Belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla.