Ayağına uymayan pabuç yüzünden hayal kırıklığına uğrayan Sindirella geçen gece prens ile geçirdiği zamanı aklından çıkartamıyordu ve onun kendisini hatırlamamasına çok üzülüyordu. Üvey annesi ve kız kardeşleriyle yaşamaya daha fazla dayanamayacağını bilen kız, prensi elde etme hırsı ile birlikte kasabada dolaşan dedikodulardan da yararlanarak ormanda yaşayan cadıya gidecekti.
Sindirella ormanın derinliklerinde cadının yaşadığı yeri bulduğunda biraz gergin olsa da kararlı bir şekilde içeri girip cadıyla konuşmaya başlamıştı. Cadı, Sindirella’ya kendisinden dilediği iyiliğin büyük sonuçları olup bunu gerçekleştirmek için vicdanıyla yüzleşmesi gerektiğini anlatmıştı. Sindirella ise prens için her şeyi göze alabileceğini biliyordu ve şu anki hayatından kurtulup prens ile evlendikten sonra o büyük şatoda yaşayıp herkesin saygı durup karşısında eğildiği biri olacaktı. Cadı, bir büyü yapacağını, bu büyüyü yapması için gerekli bazı malzemeler olduğunu söyledi. Malzemelerden ilki bir cüce kalbi, diğeri ise bir dev kalbiydi. Sindirella cadının isteklerini yerine getirmeyi kabul etti ve eline keskin bir alet alıp yola koyuldu.
Ormanın ücra köşelerinde yaşayan cüceler için her zamanki gibi sakin bir gün olacaktı. Tabii Sindirella orada olmasaydı. Oraya vardığında oluşturduğu plan çalılıkların arasına saklanıp cüceleri gözlemlemek ve yalnız dolaşan bir tanesini yakalamaktı. Düşündüğü gibi oldu ve bir sürelik bekleyişten sonra bir cüce içinde durduğu çalılığın yanından geçerken Sindirella tarafından yakalandı. Kararlı kız yapacak başka bir seçeneği olmadığını düşünüp zavallı cücenin kalbini aldı. Cücenin cansız bedenini çalılıkların arasına gizledikten sonra oradan ayrılırken bir ses duydu ve o sesi dinlemeye çalıştı. İki çocuk babalarını arıyordu. Sindirella, öldürdüğü cücenin o çocukların babası olabileceğini anladı ve birkaç dakika sonra oradan ayrılırken arkasından kulağına usulca gelen ağlama sesleriyle birlikte bu şüphesi kesinleşti. Sindirella artık acımasız bir katildi.
Sindirella’nın sıradaki görevi bir devin kalbini çalmaktı. Öldürdüğü cüce yüzünden kendine gelememiş olsa da bu sefer planı farklıydı. Eğer zaten ölmek üzere olan ya da fazlasıyla yaşlanmış olan bir dev bulabilirse onu öldürebileceğini düşündü. Planını uygulamak için evlerin pencerelerine tırmanarak içeriyi kontrol ederken yatağında öksüren bir devle karşılaştı. Hedefini gözüne kestiren Sindirella içeri girip uyumakta olan devi öldürüp kalbini aldıktan sonra dışarıdan bazı sesler geldiğini duyup pencereye saklanmaya karar verdi. İçeri giren birkaç dev ölü arkadaşlarının cesediyle karşılaşınca şok olup kalakalmışlardı. Görevini tamamladığını düşünen kız devleri biraz dinledikten sonra bir pişmanlık daha yaşayacaktı. Sindirella kalbini aldığı devin aslında iyileşmekte olan genç bir dev olduğunu öğrenince yıkılmıştı. Yaptığı şeyleri neden yaptığını sorgulamaya başlasa da kendini durdurup amacını hatırlayarak cadının evinin yolunu tuttu.
Heyecanla cadının yanına gelen Sindirella malzemeleri verip beklemeye koyuldu. Cadı büyüyü hazırladığında Sindirella’nın neler olacağından haberi yoktu. Cadı, ona büyünün etkisiyle zamanda geriye gideceğini ve o geceki olayları değiştirebileceğini söylemişti. Sindirella büyü tamamlandığında bayıldı. Gözlerini açtığında şatoda olduğunu fark eden kızın planı ayakkabıyı düşürmeden şatodan çıkmak ve orayı terk etmeden önce prense sonra kendini bulması için yaşadığı yeri söylemekti. Gece yarısı oldu. Sindirella prensle dans ettikten sonra ona evini söyleyip koşmaya başladı. Ama bilmediği şey şatodan dışarı çıkamadığıydı.
Cadının büyüsü onu şatonun içine hapsetmişti. Kıyafetleri değişmeye başlıyordu. Fakat bu sefer farklı bir biçimde. Sindirella’nın kıyafetleri o gün cüce ve devi öldürürken giydiği kıyafetlere dönüşürken elinde de bir balta beliriyordu. Prens, Sindirella’nın gerçek yüzünü görmüştü. Cadı yapacağı şeyin vicdanıyla ilgili olduğunu söylediğinde, Sindirella umursamamıştı bile. Cadının yaptığı şey bir büyü değil, lanetti. Sindirella hırsına yenik düşüp lanetlenmişti. Bu olaydan sonra cadı Sindirella’yı gerçek zamanına geri götürüp onu bir döngü içine hapsetti. Sindirella’nın her gün o ormana gidip yaptığı şeyleri tekrar yapması gerekiyordu.