İyi ile kötü, doğru ile yanlış, güçlü ile zayıf ve daha bunlar gibi birtakım zıtlıklar; diğeri olduğu müddetçe yaşayan, insanoğlunun yaratılışıyla beraberinde gelen, çoğunlukla bir dururumu, eşyayı yahut insanı belirli bir kalıbın altına sokmak için kullanılan “etiket”lerdir. Toplumdaki kullanımından ötürü ortaya çıkan “ön yargılı davranma” kavramı istemeyerekten gerçekleştirdiğimiz bir eylemdir. Peki, eğer bu “etiketleme” sosyal bir varlık olan insanlarla kaynaşmak ile değil de daha ilk doğduğumuz günden beri içimizde olan bir şeyse? Hatta etiketlemeyi ne yönde yapacağımızı ve bunun sonucu olan ön yargımızın hareketlerimize nasıl etki edeceğini biz seçiyorsak?
Mütehassıslara göre, doğuştan getirdiğimiz davranışlar, kişiliğimizin neredeyse yarısını oluşturmaktadır. Fakat doğuştan iyi veya kötü olduğumuzu göstermeye yeter bir husus mudur? Yale Üniversite’sinde ekibi ile beraber iki bilim insanının gerçekleştirdiği bir çalışmada bebeklere bazı seçenekler sunulmuştur ve onlardan bunlar arasında seçim yapması beklenmiştir. Herkes mutlu olacaktır ki bebekler inisiyatiflerini “iyi” olanın yanında kullanmayı tercih etmişlerdir. Bu sonuçtan yola çıkarak bilim adamları başka bir soruya kapı aralamış: Madem hepimiz içimizde iyilik ile doğuyoruz niçin etrafımız bu kadar savaş ve şiddet ile dolu? Ardından ekibin bu soru üzerine yaptığı deneyler sonucunda elde ettiği tepkiler onları şaşkına çevirmişti. Deneyde yer almış olan bebeklerde, onlara yabancı gelen ya da kendileri ile bağdaştıramadıkları tercihleri dışlama, cezalandırma yönünde hareketler gözlemleniyor. Buna göre bilim adamları şu sonuca varmıştır: Kendimizden marjinal olanı dışlamak, cezalandırmak doğuştan gelen bir özelliktir ve bundan ötürü savaş, şiddet ve daha nicesi vardır.
Fakat uzmanlar şuna inanmaktadır: Her şeye bir çare olduğu gibi buna da bir çözüm yolu vardır. Kafamızın içindeki, hayati organlarımızdan biri olan beynimizi eğitmemiz ve yeniden düşünce yapımızı oluşturmamız beyin bilimcilere göre mümkündür. Burada da zaman içerisinde kişinin kendisini veya ailenin çocuğu ne yönde eğitip yetiştirdiği konusu açılıyor. Küçüklüğünden beri olumlu bir gayeyle yetiştirilen çocukların büyüdüğü zaman insanlar arasındaki farklılıklara müsamaha gösterdiğine, fakat sınırların dışına çıkılmayan bir ortamda büyümüş çocukların ileriki zamanlarda alıştıklarından farklı bir şey ile karşılaşınca tutumlarının olumsuz yönde olduğu görülmüştür.
Sonuç olarak, aynı bebeklerin de tutumlarından anlaşılabileceği üzere, doğruyu seçebilme, iyi olandan yana tercihini kullanma; dışlama, cezalandırma içgüdüsü doğuştan gelen özelliklerdir. Önemli olan, sizin “etiket”lerinizi ortadan kaldırıp kaldırmamayı denemenizdir. Bu yolda seçim sizindir. Marjinallikleri kucaklayıp sizi ve diğer herkesi özel kılan şeylerin onlar olduğunu kabul etmek mi yoksa tekdüze yaşantınızda ortaya çıkabilecek bütün hataları “iyilik” adına belirli yöntemlerle önlemek mi? İnisiyatifinizi kullanmakta özgürsünüz, sonuçta aldığımız kararlar bizi biz yapar, değil mi?