Sen ben, ben sen; ya da biz siz değiliz. Biz her birimiz özel ve özgür bireyleriz. Hayatımızın monotonluktan arınmasının nedenleriyiz . Yoksa zaten biz farklı olmasak bu hayata katlanılır mıydı ?
Bizi farklı yapan bizim tecrübelerimiz, büyüdüğümüz çevre, doğrularımız, fiziksel özelliklerimiz, yeteneklerimizdir . Her birimizin farklı zevkleri, hayatları vardır ve herkes kendi hayatına bir şekilde adapte olmaya, zorla da olsa yaşamaya çalışır; oysaki dünyaya gelirken kendisine sorulmasa bile. Bazı çocuklar şanslı bazı çocuklar şanssız doğar ancak ben inanırım ki herkes hayatının belli bir döneminde birbiri ile eşitlenir. Demeye çalıştığım şu ki bence biz göremesek de herkes mutluluğu ,mutsuzluğu bir gün tadacaktır.
İnsanlar şanslı ve şanssız doğduğu gibi bazen de farklı özel yeteneklerle doğarlar. Kimisinin müzik, kimisinin resme yeteneği vardır. Yetenekler belki de bizim tabularımızı yıkmamızı sağlayan en önemli şeylerdir. Yetenekler’’ O insan onun için yaratılmış. ’’demektir. Belki yapabildiğimiz tek şey belki de yapabildiğimiz en iyi şeydir.
Yeteneklerimizin bu kadar önemli olduğu ve belki de yapabilsek dünyanın en mutlu insanı olabileceğimiz bir dünyada yaşıyor olsak bile ne yazık ki çoğumuz daha yeteneklerini keşfedemedi bile. Bunun sebebi onların başarısızlığı değil, bunun sebebi sistemin bir başarısızlığıdır. Her gün okullara gönderilirken ,yeteneklerimize zaman bile ayıramazken nasıl olsun da ilerleyelim ,keşfedelim kendimizi. Yeteneklerimizi keşfetmek için en uygun zaman gençlik zamanlarımızdır. Ancak biz o zamanlarımızı okulda dayatılan eğitimi görmek için harcarken farkına varamıyoruz bile kendimizin. Aslında herkese kendi ilgi alanlarına, yeteneklerine göre eğitim verilse hiç de fena olmazdı. En azından mutsuz , kendini tanıyamayan bireyler yetişmezdi. Belki de sayısı az olsa da alanında uzman, kaliteli bireyler yetişirdi .Yani demeye çalıştığım şu ki sırf okudum demek için okumazdı insanlar. Okumak istediği için okurdu . Biz de böylece eğitim gördüğümüz için kendimizi kandıramamış olurduk. Siz bir iki tane ama dolu(kaliteli) içinde kitaplar olan bir kitaplık mı yoksa içi boş ama bir sürü kitaplığınızın olmasını mı isterdiniz? Aslında bu soru demek istediğim şeyi özetliyor.
Hayatın akışında yeteneklerini bulamayan bir çoğunluk olduğu gibi yeteneklerini keşfedebilmiş bazı şanslı kişiler de var bu dünyada . Onlar aramızda en şanslılarımız ve gerçek mutluluğunu bulabilmiş nadir kişilerdir. Peki sizce de bu kadar kargaşanın ve kalabalığın içinde onların yeteneklerinin belgelenmesi gerekmez mi? En azından o kişinin kendinden ne kadar emin, ne kadar zincirlerini kırabilmiş olduğunu anlarız .İşte bu yüzden yetenek vizesi gibi şeylere en çok ihtiyacımızın olduğu dönemdeyiz belki de. Yetenek vizeleri bizim ne kadar kendimize hakim olduğumuzu gösterir ve herkesin de alabileceği sertifikalardan farklı olarak bizim diğerlerinden farklı yanımızı ortaya koyar. Böylece bir insan bizim yetenek vizemize bakarak bile bizim hakkımızda çok fazla bilgiye ulaşabilir. Yetenek vizesi tüm dünyada geçerliliği olan ve prestijli şeyler olmalıdır. Yetenek vizeleri ile alakalı birçok program, yeni yöntemler, yeni işler bile keşfedilebilir. Yetenek vizeleri gerçek anlamıyla kullanılır ve göz ardı edilmezse o zaman tam anlamıyla kaliteli alanında uzman çalışanlar, bunların sonucunda en etkin sonuçlar ve ortaya çıkan güzel ürünlere ulaşabiliriz. Hem yetenek vizeleri prestijli olursa böylece insanları yeteneklerini keşfedip onları belgelemeye de teşvik etmiş oluruz. Bu da en sonunda zincirlerini kırmış, alanında uzman mutlu ve dolu bireyler anlamına gelir ki bu da bence şu anda hepimizin ihtiyacı olan tek şey.