“Ahh…” barın kapısından esneyerek dışarı çıktım. Yine bir gece vardiyasının bitimiydi. Havanın aydınlanmasına yaklaşık 3 saat vardı. Evimin yolu karanlık dar bir sokaktan geçiyordu, bu durum beni hep rahatsız eder bu nedenle ben de hava aydınlanana kadar başka yapmam gereken işleri halledip öyle geçerdim.
Bu gün fazla yorgun olduğuma karar verdim. Eve en hızlı şekilde varıp yatağıma yatmak istiyordum. O ara sokağa bağlanan köşeyi dönerken içimdeki korku hissi git gide artıyordu. Bu boş düşünceleri kafamdan atıp yoluma devam ettim. Sokağın başında yanıp sönen bir lamba vardı, verdiği ışık az ama yeterliydi. Bir anlığına sadece ufacık bir anlığına o lambanın altında duran bir kadın figürü gördüm. Kadının uzun saçları vardı, elleriyle yüzünü ağlarcasına kapamış, yerde diz çökmüştü. Gecenin bu vaktinde, karanlık bir sokakta yalnız başına bir kadın görmüş olmak beni endişelendirmişti. “Pardon, orda biri mi var?” bağırmıştım ama sesimin oraya ulaşıp ulaşmadığından emin olamadım. Adımlarımı sıklaştırdım, kadının iyi olup olmadığından emin olmak istiyordum. “Pardon-“ sözlerim bi anda boğazımda kaldı. Biraz önce gözümün önünde duran kadın bi anda yok olmuştu. “Hah.. Meğer zihnim bana oyun oynuyormuş.” adımlarımı tekrar yavaşlattım. “Çok yorulmuş olmalıyım, halüsinasyon görmeye başladım.” diye düşündüm.
“Hayır zihnin gayet dürüst.” omzumda bir el hissetim. Korkudan olduğum yerde kala kaldım. Ağzımı açtım ama bir boğazımdan bir kelime çıkmıyordu. Kafamı sakince omzumda duran ele doğru çevirdim. Bu kesinlikle bir kadının eliydi. Tırnakları bakımlı, elleri pürüzsüzdü. “Kalbin ne kadar da temiz… İçindeki his sana buraya girmemeni söylemiştir. Fakat sen hiç tereddüt etmeden sokağın içine koşarak girdin. Sırf bir kadın için.” Kadının kafası şimdi omzumun üstündeydi bana yüzünde sinsi bir gülümsemeyle bakıyordu. Bakışının içinde anlam veremediğim bir rahatlık vardı, bu bana daha önce hiç hissetmediğim bir endişe ve korku yaşatıyordu. “Bu duruma düşüceğini bile bile bana yardım etmeye geldin. Senin gibiler beni her ne kadar üzse de bana başkasının vermediği derecede haz veriyor.” Kadın sözünü bitirir bitirmez kadının diğer elinin nerde olduğunu fark ettim. Boğazımda, tam şah damarımın yanında. Soğuk keskin bir metal parçasını tutuyordu. “LÜTFEN! Lütfen beni öldürme.” şimdi korkudan titremeye başlamıştım. En başından beri buraya girmek benim hatamdı. Ölmek istemiyordum bunun için çok gençtim. “Şşş sessiz ol hemen halledicem canın biraz… HAYIR ÇOK YANICAK.” Gözlerimden yaşlar akarken tek düşünebildiğim bu hayattan neden daha öncesinde nefret ettiğimdi. Şu anda hayatıma ne kadar değer verdiğimi anlamıştım. Gece bardaki arkadaşlarımla gülüştüğümüz esprileri, marketteki o kasiyer kızı, evin girişinde her sabah bana miyavlayan o minik kediyi… Hepsi benim için çok değerli. “Artık anladığına göre… uyanabilirsin.” Kadın bunu söylemesiyle yok oluverdi aynı şekilde boynumdaki kesiğin acısı da. “Şimdi anladım…” bu sözleri söylememle yere çakıldım.
Gözlerimi hastanede açtım meğersem o gece evime gidip gerektiğinden fazla ilaç almışım. Gördüğüm şeyler tamamen halüsinasyonlardan ibaretmiş. Bu halüsinasyonlar bana hayatın ne kadar değerli olduğunu tekrar hatırlattı. Bunu diyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama beni öldürmeye çalışan o kadına teşekkür ediyorum.