Karanlık enerji, kozmolojik verileri açıklamak için öne sürülmüş bir tür enerjidir.
Karanlık enerjinin varlığına dair en önemli veri, evrenin genişleme hızındaki artıştır. Kütle çekim kuvvetinin maddeyi birbirine doğru çekmesinin pozitif bir basınca neden olduğu düşünülürse, evrenin genişlemesi ile artan karanlık enerji miktarının negatif bir basınca sebep olması gerekir. Yani karanlık enerjinin varlığı, evrenin genişleme hızının artmasına neden olan itici bir kuvvetin kaynağıdır.
Gözlemlenen evrenin şeklinin düz olması da karanlık enerjinin varlığına işaret eder. Evrenin şeklinin düz olması için evrendeki enerji yoğunluğunun kritik yoğunluk olarak adlandırılan bir değere eşit olması gerekir.
Fizikçilerin yapmış olduğu çalışmalarda evrenin büyük kısmının karanlık enerjiden oluştuğu ortaya çıkmıştır.
Evrenin yalnızca yüzde 5’ini gezegenlerin, yıldızların ve galaksilerin yapı taşı olan atomların oluşturduğu düşünülüyor. University College London’dan Prof. Ofer Lahav, keşfedilmesinin ardından 20 yıl geçmesine rağmen bilim insanlarının hala karanlık enerji hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğini söylüyor: “Yalnızca yüzde 5’ini bildiğiniz bir evrende yaşamak utanç verici. Karanlık enerjinin doğası ve ne olduğu, fizik alanında bir devrime yol açabilir!”
Karanlık Enerji Spektroskopik (İzgeölçümsel) Enstrümanı (DESI)
Fizikçiler karanlık enerjiyi çözebilmek için DESI adı verilen teleskobu kullanarak uluslararası bir araştırma başlatmışlardır.
DESI, ABD’nin Arizona eyaletinde 2 kilometre yükseklikteki Kitt dağında bulunan 4 metrelik Mayall teleskobu üzerine yerleştirilmiştir. Üzerinde her biri birer mini teleskop gibi işleyen 5 bin optik lif bulunuyor. Bu sayede aynı anda 5 bin farklı galaksiden gelen ışığı inceleyerek onların dünyaya uzaklığını ölçüyor ve galaksilerin ışığı dünyaya gelirken evrenin nasıl genişlemiş olduğunu hesaplıyor.
DESI 20 dakikada bir 5 bin galaksiyi inceleyebiliyor ve uzayın ne kadar derinini incelerse o kadar geçmişi görebiliyor. Bunun nedeni, galaksilerin ışığının dünyaya ulaşmasının zaman almasından kaynaklanmaktadır. Örneğin DESI 10 milyar ışık yılı uzaklıkta bir galaksiyi incelediğinde, o galaksinin 10 milyar yıl önceki halini görüyor.
DESI, Albert Einstein tarafından 100 yıl önce geliştirilen mevcut yerçekimi teorisini test edip ispatlayabilme imkanını fizikçilere sunmaktadır.
Bu gelişmiş uzay teleskobu sayesinde şunlar yapılacaktır:
- Astronomlar yerçekiminin gezegenleri, yıldızları ve galaksileri oluşturan parçacıkları nasıl bir araya getirdiğini büyük bir detayla görebilecek.
- Araştırmacılar bu sayede Einstein’ın uzay-zaman hakkındaki Görelilik Teorisi’nin ve yerçekimine dair tespitlerinin doğru olup olmadığını inceleyebilecek.
- Bu teorilerin yanlışlanması durumunda karanlık enerji konseptine gerek kalmayacak. Bunun yerine evrenin gittikçe daha hızlı genişlemesini açıklayacak yerçekimi teorilerine odaklanılacak.