Gece geç saatlere gelmek üzere iken hâlâ sokakta tek başımayım. Kendime evin yolunu bulabileceğime dair umut verirken korkmamak elimde değil.
Kaç saat olmuş ve hâlâ olduğum yerde dolaşıyorum gibi geliyor. Oysaki arkadaşımın evinden ayrılırken hava aydınlıktı ve evin yolunu bulabileceğimden emindim. Telefonumun şarjı da az ve etrafta kimseyi göremiyorum. Ne yapacağımı bilemez bir haldeyken umudumu kesmeden karanlığın içinde yürümeye devam ediyorum. Ardından geldiğim sokak aydınlanıyor, ışık kaynağı nereden geliyor diye merak ediyorum sokak lambalarının sönük olduğunu görünce. Aydınlığa doğru yürümeye devam ederken zifiri karanlığın içinden gördüğüm o koskocaman aydınlık ve ihtişamlı binanın okul olduğunu anlıyorum. Her yeri aydınlatan bu okulun ışıkları o kadar parlak ki olduğu yer gündüz gibi geliyor. Sadece geceyi değil dünyanın cehaletten oluşan karanlığını da aydınlattığını da hissettiriyor adeta. Ama bu okulu daha önce hiç görmemiş olmam, bana bulunduğum yeri de bilmediğimi hatırlatıyor. Kaybolduğumu artık biliyorum ve bu beni büyük bir korkuya sürüklerken umutla okulun içine giriyorum.
Karşımda gördüğüm güvenlikle içinde bulunduğum korkuyu bir kenara bırakıp aileme ulaşıyorum ve bir daha odamdan çıkmamak üzere uykuya dalıyorum.