Günün son ışıkları, mahalleye hafif bir huzur getiriyordu. Sokaklar sessizleşmiş, insanlar günün yorgunluğunu atmak için evlerine çekilmişti. Benimse gün boyunca dolu dolu geçen bir günün ardından evime dönme vaktim gelmişti. Kapıyı açtım, içeri adımımı attım ve kedim Karamel’in sıcak karşılaması beklerken onun olmadığını fark ettim. Normalde kapının yanında beni karşılamak için sabırsızlanan Karamel, bu sefer ortada yoktu.
“Hadi Karamel, neredesin sen?” diye mırıldandım, umutla onu aramaya koyuldum. Karamel’in bu tarz sıra dışı davranışlarına alışkın olmama rağmen içimde bir endişe belirmeye başlamıştı. Hemen dışarı çıktım ve sokağın başında komşularımızın evlerini kontrol etmeye başladım.
Derken, komşumuzun kapısına doğru bir koşu attığını gördüm. Acaba Karamel miydi? Belki de yine bir maceraya atılmıştı. Hızla komşumuzun kapısına doğru yöneldim. Kapının önünde durdum ve nefesimi düzeltmeye çalıştım. Kapıya vurmadan önce bir an tereddüt ettim. Belki içeri girmek yerine önce kapıyı tıklatmak daha doğru olurdu.
Tıklatmak yerine, kapıyı çaldım. İçeride sessizlik hakimdi. Beklemeye başladım. Birkaç dakika geçti ve kapı hala açılmamıştı. Karamel’in bu kadar uzun süre içeride olması pek mümkün değildi. Endişem giderek artıyordu. Bir kez daha kapıyı çalmaya karar verdim. Bu sefer daha sertçe vurdum.
Sonunda kapı açıldı. Komşumuzun suratında şaşkınlık beliriyor, gözleri irileşmişti. “Evet?” diye sordu bana.
“Merhaba, özür dilerim, kedim Karamel’le ilgili bir sorunum var. Acaba onu burada gördünüz mü?” dedim, endişeli bir şekilde.
Komşumuzun yüz ifadesinde bir değişiklik olmadı, sadece başını salladı. “Hayır, öyle bir şey görmedim. Belki başka bir yere gitmiştir.”
İçimdeki endişe daha da büyüdü. Eğer komşumuz Karamel’i görmemişse, o halde o neredeydi? Kendi kendime cevap aramak için komşumdan izin istedim ve hızla onun evinin etrafını aramaya başladım. Fakat Karamel’i bulamadım.
Geri dönüp kendi evime doğru ilerlerken hâlâ Karamel’in kaybolmasının sebebini düşünüyordum. Bir an evimin kapısına yaklaştığımda tuhaf bir koku aldım. Burnumun direncini kaybetmiştim, nefes almakta güçlük çekiyordum. Kapının hemen yanında, komşumuzun kapısının olduğu duvara yaslanmış bir şekilde durdum. Bu kokuyu daha önce hiçbir yerde duymamıştım. Bir şeyler yanlış gidiyordu, bunun farkındaydım.
Karamel hâlâ kayıptı ve içimde bir şeyin çok yanlış olduğunu hissediyordum. Telefonu kapattıktan sonra, komşumuzun evine baktım. Işıkları yanıyordu, ama ses yoktu. Kapının önünde beklerken, içimdeki endişe daha da büyüdü. Bir yandan da tuhaf kokuyu almaya devam ediyordum.
Birkaç dakika sonra, kapının sessizce açıldığını duydum. İçeriden tuhaf bir koku daha yayıldı. Adrenalin dolu bir şekilde komşumuzun evine doğru ilerledim. Kapının eşiğinde durdum, içeri bakmak için bir adım attım. Ve o zaman, her şeyin anlamı birdenbire netleşti.
Komşumuzun evi tamamen dağınıktı. Eşyalar yerlerinden fırlamış, mobilyalar devrilmişti. Bir kenarda, tuhaf bir ışık kaynağı beliriyordu. Adımlarımı o tarafa doğru attım ve ışığın geldiği yere doğru ilerledim.
Bir anda, karşılaştığım manzara gözlerimi inanılmaz bir şokla doldurdu. Komşumuzun evinde, bir laboratuvar kurulmuş gibiydi. Masalar deney malzemeleriyle doluydu. Ama en şaşırtıcı olanı, odanın ortasındaki büyük bir tankın içinde yüzlerce küçük kedi bulunuyordu. Hepsinin gözleri kapalıydı ve üzerlerinde tuhaf bir madde vardı.
Bir an için ne yapacağımı bilemedim. Aklım Karamel’e gitmişti ve onun bu tuhaf yerde olabileceğini düşünmek bile kalbimi sıkıştırıyordu. Derin bir nefes aldım ve kendime gelmeye çalıştım. Karamel’i bulmalıydım, bu karmaşanın içinde kaybolmuş olamazdı.
Tankın yanına ilerledim ve içine dikkatlice baktım. İlk bakışta Karamel’i göremedim. Ama sonra, tankın en altında, zayıf ve korkmuş bir şekilde sıkışmış halde yatan küçük bir kedi gördüm. Gözleri açılmıştı, ama gözlerindeki korku ve acı belirgindi.
Derin bir iç çekerek Karamel’i tanktan çıkardım. Onu kollarıma aldım ve hızla evime doğru ilerledim. Yolda 112’yi aramam gerekiyordu, ancak önce Karamel’i güvenli bir yere getirmeliydim. Hızla evime girdim ve kapıyı kilitleyerek Karamel’i sıcak bir yere koydum.
Sonra telefonumu alıp 112’yi aradım. Acil durumu bildirdim ve hemen komşumuzun evine ambulans ve polis çağırdım. Karamel’i kurtarmak için her şeyi yapmalıydım.
Bir saat sonra, polisler gelip durumu incelediler. Komşumuzun evinde yasadışı bir hayvan deneyleri laboratuvarı olduğunu keşfettiler. Tüm kedilere sağlık kontrolü yapıldı ve daha sonra uygun bir şekilde tedavi edilmeleri için bir hayvan barınağına götürüldüler.
Karamel’i veterinere götürdüm ve şükürler olsun ki, onun herhangi bir ciddi yaralanması yoktu. Eve döndüğümde, onu kucağıma aldım ve bir süre sevgiyle sarıldım. İyi ki sağ salim geri dönmüştü.
O günden sonra, mahalledeki insanlar Karamel’in hikayesini öğrendiklerinde şok oldular. Komşumuzun aslında ne yaptığı hakkında bir fikrimiz yoktu ve o olaydan sonra asla geri dönmedi. Ancak, bu deneylerin başka kedilere zarar vermesini engellemek için bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdik. Mahalle olarak bir araya gelerek, hayvan hakları konusunda daha fazla farkındalık yaratmak için çaba sarf ettik.
Ve Karamel, bu trajik deneyimden sonra bile, yine de aynı neşeli ve sevgi dolu kedi olarak kaldı. Onun hikayesi, hayatın her anında umudun ve dayanışmanın önemini hatırlatıyor.