Başım çok ağrıyordu. Gecenin bir yarısı olmuştu. çok uykum vardı ama ben hala uyuyamıyordum. Belki acıktığım için uyuyamıyorumdur diye mutfağa gittim. Bu arada çok susadığımı fark ettim. Yarı kapalı gözlerle buzdolabını açmamla birlikte gözlerim de fal taşı gibi açıldı. Buzdolabının içi yiyecek doluydu, su da vardı ama delik olduğunu fark ettim. Buzdolabının içinde bu deliği hiç görmemiştim. Parmağımı içine sokmam ile birden deliğin içine ışınlandım. Deliğin içerisinde sadece horuldama sesi duyuyordum. Şimdi anladım, burası uykucular ülkesi. Bir masalda okumuştum, masalın arka kısmında da “gerçek” olduğunu yazıyordu. Buraya giren çıkamaz ve bir dakika sonra uyuyacağım. Bir dakika içinde bayan baykuşu bulamazsam burada sonsuza kadar mahsur kalacağım. Derken bayan baykuş işte orada. Ona olanları anlattım. O da dedi ki; “Ben sana yardım ederim, ama üç gündür av yakalayamıyorum. Eğer bana bir yıl yetecek kadar yemekler getirirsen sana yardım ederim. ” Ona beni çıkartırsan sana delikten iki yıl yetecek kadar yiyecek atarım dedim. Bayan baykuş bunu kabul etti, beni yukarı çıkarttı. Ona delikten bir sürü yiyecek attım. Aradan iki yıl geçti yine bir sürü yiyecek attım. Ona artık her iki sene geçtikçe yiyecek atmaya devam ediyorum.