Kışı ne kadar da çok seviyorum. Bütün bir yıl kışın gelmesini bekliyorum. Kışı çok sevmemdeki en büyük etken de tabii ki kar yağması. En çok özlediğim şey de penceremden kar tanelerini izlemek. Sokak lambalarının ışıklarının altına bakıyorum, onları görebilmek için. Yağan kar taneleri ne güzeller değil mi? O yağan kar taneleri kalbime huzur veriyor. İçimi garip bir heyecan kaplıyor. Kar taneleri bembeyaz ve tertemiz, sanki yeni umutlar yeşeriyor içimde.
Gökten lapa lapa yağan karın altında yüzüme düşen kar tanelerini izlerken aklımdan bir sürü şey geçer benim. Sanki başka bir dünyada gibi hissederim kendimi. Etrafımdaki her şeyin bembeyaz bir örtünün altına saklanması ve karın onları bembeyaz bir yorgan gibi örtmesi ne kadar da güzel.
Küçük bir kar tanesi bütün dünyayı tamamen değiştirebilse ne güzel olurdu değil mi? Dünyadaki kötü dediğimiz her şeyi, pası ve kiri yok edebilseydi ne güzel olurdu. Kar taneleri kendilerine benzetseydi her yeri keşke, bembeyaz ve tertemiz. Dünyada hiç kötülük kalmasaydı, sadece sevgi olsaydı. Sevgi içimizde, bizimle birlikte kar taneleri gibi temiz ve zarif. Sadece üzeri o kadar örtülmüş ki dışarı çıkmaya korkar olmuş. Kar taneleri bize üstünü örttüğümüz sevgimizi hatırlatıyor. Bazen göstermeye üşendiğimiz sevgimizi. Sevgi, insanlar arasında görünmez bir bağ kurar. Kalpleri sıkı sıkıya bağlar. Bu yüzden de göstermekten korkmayalım sevgimizi.
Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi;
Beyaz, ipek gibi yağdı kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
…