Kar

     Kışın güzelliğini inkâr etmek insanın elinden gelmez çünkü kış sarılmanın sıcaklığını hatırlatan belki de özleten bir mevsimdir. Ancak bazı kış günleri çıkagelir ki buruk bir kış mektubu tadı verir yaşayanlara ve sadece okumakla yetinenlere.

 

     Şiirim kışın güzelliğini ve karın zarafetini süslemek için yazılmadı, aksine kışın acımasızlığı ve karın körüklediği ateşi anlatmak için yazıldı. Gece ve gündüz ardından bile acı dolu yüreklerle sokaklarda yürüyen, gözüne uyku girmeyen, karın yaktığı ruhlar için yazıldı. Soğuk kış günlerinde yaşlı ayaklarıyla yürümekten yorulmuş, ağır bakışları sonsuza kadar sönmüş yürekler için yazıldı.

 

     Bir daha uyanmamak üzerine gözlerini kapatan büyük yürekli insanlar, son arzusu sevdiğini görmek olan acı dolu kalpler için dizildi bu dizeler. Yeterli olmayacak şiirim, yaşanan acıları gözler önüne sermeye ve anlatılmayan gerçekleri anlatmaya. Umarım ki şiirim yaşanan acıyı az da olsa hissettirmeye yeterli olacaktır.

 

 

Kar

Ne gece ne gündüz çaredir bu buhrana, 

Uyandırmayın beni, unutturmayın beni.

Kaybolmuş aşklar, dostluklar adına,

Gök ve denizler aşkına

Yağsın kar bu gece 

Buram buram gönlümüzün üstüne.

 

 

     Denizler dindi, rüzgar ise uyumakta bu kış gecesi, kar hafiften düşüyor üşüyen çocukların avuçlarına; düştüğü yeri ise iyileşemeyeceği kadar yakıyor. Gönül tarifsiz ve dilsiz, sadece üşüyor. Akıllar dingin ruhlar ise çoktan yitip gitti sakin dalgalarla. Çığlıklarla doyurulmuş bu deniz ve toprak nasıl yaşayacak yeniden, onu besleyen onca yaşam çoktan yitip gitmişken. 

 

     Yıldızların parlamaya devam ettiği dondurucu soğukta unutulmak istemiyorlar, yıldızlar nasıl hep gökyüzünde kalacaksa onlar da hep o gecede kalacak. Bu yüzden tüm vatandaşların gönüllerine yağsın kar, yağmaya da devam etsin. Onlarca yıl geçse bile yine de yağsın kar, o gece, çocukların ellerine yağdığı gibi hafiften yağsın ama. Mazi sislenmesin, kışın zehriyle bulanmasın gökyüzü ki hatırlayalım her bir yıldızı her kafamızı çevirdiğimizde engin göğe.

 

      Vedalaşmaları kısa tuttu insanoğlu, çünkü vapurun kalkmasına çok az kalmıştı. Deniz dalgalı ve vapur sallanıyor, sanki yarın yokmuşçasına. Daha iki dakika olmadan, vapur yitip gitti o coşkun suyun içinde. Gök ve deniz ağlıyor, ve her yer çok sessiz şimdi. İşte o saat, alçalmıştı ölüm yeryüzüne.

 

      Rüzgarın, mazide kalmış seslerini geri taşımasını diledi birçok serçe. Dilek tuttular Anadolu’nun yollarından bir bir, geri taşınması için cennet benzeri seslerini ve güzel şarkılarını. Ancak çoktan kar içindeydiler, duyulmadı dilekleri.

 

      Dışarıda kar yağıyor, kar taneleri ay ışığıyla düşüyor beton zemine ve serçeler üşüyor şimdi. Geçmiş ve geleceğin sayfaları hafiften yanmış, sayfalara kan sıçramış. Okuyorum o kitabı, başka nasıl anlayabilirim yitip giden aşkları, dostlukları? Karın yağışı hızlandı hafiften tipiye döndü, yüreklerin üstüne yağıyor hiç durmadan. Ayrılığa inanmazdık daha çok var derdik kendimize; ama o gece yağan kar, ayrılık hüznü ve eskilerin yakıcı anılarıydı. 

 

(Visited 14 times, 1 visits today)