Kapıyı Aç

Büyük babamın bahçesinde bütün akrabalarla bir barbekü partisi veriyorduk ve bana da ayak işi yaptırıyorlardı. Babam bahçedeki küçük malzeme deposundan bir şey getirmemi istemişti ve ben de itiraz edemeden getirmeye koyulmuştum. Deponun eski olmayan ama açılırken daima sanki yüz yıllıkmış gibi sesler çıkaran kapısını açtım. Asla boyumun yetişemeyeceğini düşündüğüm ışığı yakma zahmetinde bile bulunmadan uzun uğraşlar sonucu raftaki eşyayı aldım ve depodan çıktım. Deponun kapısını kapatmamla kapı tıklatılmaya başladı. Kapının arkasından biri yalvarıyordu “Lütfen kapıyı aç, lütfen!” Tabi ki de kapıyı açmadım. O saçma korku filmi triplerine girmedim ve her on yaşındaki çocuğun yapacağı gibi koşarak oradan uzaklaştım. Ancak bu olay tabi ki o gün bitmedi. Her ne zaman bir kapı kapatsam anında tıklatılmaya, vurulmaya veya sarsılmaya başlıyordu. Ve arkasından biri sesleniyordu “Lütfen kapıyı aç!”.

Biraz daha büyümüştüm. Yaklaşık on altı yaşında falandım aslında, çok büyüdüğüm de söylenemez. Her neyse, Okulun tuvaletine gitmiştim. İşimi halledip kabinden çıktım ve çıkmamla kapı çarptı. Tabi kapının çarpmasıyla da tıklatmalar ve bağırmalar başladı. Kapının arkasındaki biraz asabi biri olacaktı ki küfredip kapıyı açmamı çığırıyordu.” Hey sen! Aç artık şu kapıyı!  Hadi, aç şu kapıyı!” Her zamanki gibi kapıyı açmadım ve yoluma devam ettim.

Bu iş git gide ciddiye binmeye başlamıştı. Kütüphanede kitap arıyordum ve  kütüphanenin kapısı kilitli olan arşiv bölümünden geliyordu bu defa ses. Kapı kilitli olduğundan istesem de açamazdım.  Kapının arkasındaki insan bir müddet “ kapıyı aç lütfen!” diye bağırdıktan sonra sustu. Ben de yıllardır aklıma gelmeyen şeyi yapmaya karar verdim. Kapının deliğinden baktım. Hiçbir şey gözükmüyordu. Hiçbir şey olmamış gibi davrandım ve arkamı döndüm gittim.

Eve döndüğümde her şey daha da  garipti. Kapılar tıklatılmıyordu. Artık o kadar alışmıştım ki o tıklatmalara, bu sessizlik beni ürkütüyordu. Akşam, banyodan odama dönerken kapattığım kapı hiddetle açıldı. Arkamda kimse gözükmüyordu ama çığlıklar duyuluyordu. Bir kadın koşarak yanıma yaklaştı. “Koş ve sakın arkana bakma!” diye haykırdı ve kolumdan tutarak beni peşinde sürüklemeye başladı. Arkadan birisi veya bir şey geliyordu ama ne olduğunu seçemiyordum. Sadece varlığını hissediyordum.

Evin en ücra köşesine kadar koştuk. Bu sırada kolumu bırakmıştı. Çalışma odasının kapısını açtı ve beni beklemeden çıktı.  Kapı ben daha geçemeden kapanmıştı. Geri açmaya çalıştım ancak sanki içeriden kilitlenmişti. Kapının deliğinden baktım. Kıza seslenecektim kapıyı açması için ancak bir sıkıntı vardı. Kapının ardında benim çalışma odam değil küçük bir çocuğun oyun odası vardı. Afalladım. Neler olduğunu anlayamıyordum. Arkamdaki git gide yaklaşıyordu ve benim tek çarem o küçük çocuğun kapıyı açmasını sağlamaktı. Kapıyı tıklatıp bağırmaya başladım, “Hey! Lütfen, kapıyı aç!”

(Visited 256 times, 1 visits today)