İnsanın hayatı uzayıp kısalan geçmiş ve gelecek bütünlerinin oluşturduğu bir zaman dilimidir. Bu zaman dilimlerinden biri olan gelecek, doğduğumuz zaman geçmiş periyodundan daha büyük bir yer kaplar hayatımızda. Zaman, yıllar ve yaşımız ilerledikçe arkamızda bıraktığımız geçmiş, gelecek bütünün zamanla azalmasına yol açar.
Yıllar geçtikçe arkamızda bıraktığımız geçmiş bütünü kocaman bir yığın haline bürünür. O devasa yığının bizlere yaşattırdığı her olay, hissettirdiği her duygu; gelecekte yaşayacaklarımızın ufak bir çağrısıdır sadece. Geçmişte her ne yaptıysak onların sonuçlarını gelecekte yaşamaya mahkumuzdur aslında. Peki, geçmişte bıraktığımız veya bırakmaya çalıştığımız o devasa yığının içinden geleceğe gönderilen çağrılara kulak vermeli miyiz gerçekten?
Her insanın önüne hayatı boyunca iki ayrı kapı çıkar: geçmişten ibret alarak yani gelen çağrılara cevap vererek yaşamak veya o çağrıları hiç duymamış gibi davranarak yola devam etmek. Bu kapılardan geçtiğimiz zaman ise ne olursa olsun hangi durumla karşılaşırsak karşılaşalım, doğduğumuz andan itibaren sahip olduğumuz zorluklara karşı direnme gücünü her zaman kullanmaya hazır olacak şekilde içimizde muhafazadadır.
Bu çağrılar, geçmişte çektiğimiz tüm acıların, bize zarar veren tüm olayların veya kişilerin bize bir hatırlatmasıdır sadece. Biz, insanoğlu, bu anımsatıcıları hayatımıza alıp yaşarsak yani geçmişten ibret alarak hayatımıza devam edersek geleceğimizin karşısında hazırlıklı bir birey haline gelip gelmeyeceğimiz ise bireylere göre değişkenlik gösteren bir durum olduğundan dolayı yıllardır süren bir tartışma konusu haline gelmiştir.
Tarih boyunca milletlerin geleceğe yön verme şekilleri, var olma süreçleri üzerindeki en büyük etkendir. Geleceğe uzanan yolda geçmişte karşılaşılan zorluklar milletlerin tekrar tekrar önlerine gelerek onların otoritesini sarsmaya devam etmektedir. Önlerine tekrar tekrar getirilen sorunlara karşı hazırlıklı olan milletler ise geleceğe geçiş kilidinin anahtarlarıdır. Paul Auster’ın de dediği gibi “Sen istersen eğer, geçmiş unutulabilir ama yaptığın her seçimde bir daha düşün: Çünkü gelecek,geçmiş kadar insaflı olmayabilir.”
Geçmiş zamanlardan ders alınmayarak yaşanan hayat, her ne kadar devam etse de, devam etme şekli muammadır. Geçmişte yaşanan her dakika, saat, gün,olay , tanışılan her kişi, insanın hayatında birer büyük izidir. Bu izlerin bazıları çok derinken bazıları ise yüzeysel bir şekilde görünüp gitmiştir hayatımızdan. Derin izler ise bize ne kadar zarar verirse, geçmişi ibret alan kişiler için gelecek yollarında çok büyük bir basamaktır. Hayatlarını basamaklar yardımıyla aşağıya veya yukarıya yönlendirerek devam etme seçimleri ise o bireyin opsiyoneline bağlı bir durumdur.
Hayatını basamaklar yardımıyla yukarıya yöneltmeyi başaran yani dezavantajı avantaja çeviren gurup, geleceğe o basamaklarla tırmanırlarken; geçmişten ibret almayan, almak istemeyen kişiler ise o hayatlarını basamaklar aracılığıyla aşağı çevirip bulundukları noktanın daha da gerisine gitmeye mahkumdurlar. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de belirttiği gibi “ Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez.”