Şapkalı peri bacalarının hikayesi, Orta Anadolu’nun volkanik dağlarıı Erciyes, Hasan Dağı ve Güllü Dağ’ın yaklaşık 60 milyon yıl önce patlamasıyla başlıyor. Dağların püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakalar kayalaşıp yağmur ve rüzgar tarafından aşınınca, bugünkü büyüleyici bir coğrafya karşınıza çıkıyor karşımıza.
“Kapadokya” dendiğinde her ne kadar herkesin aklına ilk olarak Göreme, Uçhisar ve Ürgüp gelse de, Kapadokya bölgesi aslında bu üçlü dışında Avanos, Derinkuyu, Kaymaklı ve Ihlara çevresini de kapsıyor.
Ben bu yerlerden Göreme, Uçhisar, Ürgüp ve Avanos’u gördüm. Göreme’de kaya otelde kaldım, Avanos’da çömlek yapılışını izledim, sallanan köprüden geçtim ve Ürgüp’te Asmalı Konağı görme şansım oldu.
Uçhisar’dan Göreme istikametine doğru yol aldığınızda yol kenarında çok sayıda seyir terasına rastlıyorsunuz. Bu teraslardan Göreme Açık Hava Müzesi’ni ve en güzel manzarayı görmek için Ağaçaltı’na uğramalısınız. Buradan bakıldığında Göreme Açık Hava Müzesi’ni çıplak gözle seçmek biraz zor oluyor. Kaya kiliselerden oluşan yerleşim yerleri dışarıdan gelecek saldırıları engellemek amacıyla zaten görülmeyecek şekilde yapılmış, Göreme adını da buradan alıyormuş. Ben de ailemle beraber bu terastan manzarayı izledim ve bu geziyi hiç unutmamak için buradaki hediyelik eşya satan yerlerden hatıra bir şeyler aldım.
Kapadokya’da yapılacak öyle çok şey var ki; Ata binebilirsiniz mesela. Civarda birçok at çiftliği var. Ya da deveyle küçük bir tur atabilirsiniz. Tabii balonla bir seyahat deneyimi hepsinden güzel olabilir. Biz hava çok rüzgarlı olduğu için binemedik ama eminim çok farklı bir deneyim olmalı. Kaya otellerde kalmak, peri bacalarını ve yer altı şehirlerini gezmek, teraslardan manzarayı izlemek, kısaca çok uzak bir tarihe tanıklık etmek şansınız Kapadokyada var.