Tarih 27 Aralık 1919’u gösterdiğinde Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’ya geldi ve onu büyük bir kalabalık coşkuyla karşıladı.
Eğer ben bu büyük kitlenin içinde olsaydım, halkın neşesini, kurtuluş umudunu ve yüce Atamıza duyulan saygıyı derinden hissederdim. Ülkemizin kurucusunu ve önderini görmek heyecanıyla yerimde duramazdım. Atatürk önümden geçtiğinde mutlaka onun imzasını almaya çalışır ya da cesaretimi toplayıp onunla birkaç kelime konuşmak isterdim. Eğer dikkatini çekemezsem yılmadan sıranın en sonuna geçip bir kez daha şansımı denerdim.
Diğer yandan, Mustafa Kemal Atatürk’ü gelecekte neler beklediğini bildiğim için, ona bakarken hüzünlenir ya da gözlerim dolabilirdi. Ancak onu kanlı canlı görmek, kalbimde gurur ve onur dolu bir his uyandırırdı. O anın atmosferinin ne kadar coşkulu, duygusal ve umut dolu olduğunu tahmin etmek zor değil; bu duygu yoğunluğu kitaplardan bile anlaşılabiliyor.
Orada, o tarihten 23 Nisan 1920’ye kadar kalmayı çok isterdim. Böylece hem bu tarihi karşılamayı hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını iki önemli anı olarak kaydedebilir ve bu fotoğrafları bir sergide paylaşabilirdim.
Sonuç olarak bu olay benim için unutulmaz bir onur olurdu. Bu değerli anılar, bize Atatürk’ün izinden giderek elimizden gelenin en iyisini yapmamız gerektiğini hatırlatır.