Kanatsız Martı

O gün annemlerle birlikte vapura ilk binişimizdi,o kadar heyecanlı o kadar tutkuluydum ki suyun ustunde dev bır araçla gezmeye,kelimeler kiyafesiz kalıyordu benim için.Birçok insana cok normal hatta artık gunluk bır zorunluluk olarak görülen vapura binmek gerçekten çok sıkıcı bir hal almıştı.Hani o filmlerde gördüğümüz sahnelerde martılara atılan simitler vardır ya işte sırf o anı yaşayabilmek için 1 poşet dolusu simit almıştı bana babam.Üstümüzden bir kus gecer dıye guneşin altında saatlerce beklemenin hayaliyle dolmus olan kafam bekledigim uzere beni uyutmamıştı,hatta uyuyamamışlığın verdigi korku ıcımı kaplamıs ve sabah kalkamaıyacagım diye icten ice üzülmüştüm.Gece en sevdiğim şarkıyı açıp,belki üstümüzden bir kuş gecer, uykuya daldım.

 

Neyse ki gözlerimi açtığımda,karşımda duran annem  hadi ama Melek diyordu.O kadar hızlı cıktım ki yorganımın altından,gözlerimi açıp kapatana kadar coktan banyoda buldum kendimi.Çok hızlı bir kahvaltı yapıp,o gün için ayırdığım ve gardrobumda bulunan en güzel kıyafetlerimi giydim hemen.Aynanın karşısına geçtim ve kendime şöyle bir baktım.Gerçekten de çok güzel olmuştum,beni bekleyen martılar şanslıydı açıkçası.Tabii o heyecanla babam ve anneme de hemen kıyafetlerini giydirdim.Kapıyı açmamla arabanın kapısını kapatmam arasında gecen süre lisedeki Tuğba Hocamın dersıne yetişirken gecirdiğim süreyle eş dedğerdeydi.İnanılmaz hızlı ve bir o kadar da soluksuz.Yol bizim evden limana kadar 45 dk sürecekti.Fakat nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile olmamasıyla birlikte resmen 2 saatte gelmiştik.Benim kanımca benimle birlikte martılara simit atmayı bekleyen birçok insan vardı.Çünkü bu duyguyu tatmak ve tattıktan sonra da bırakmak istemeyen ben olamazdım.Ben kitap okumayı çok severim,hatta bazen oturur hasta gibi kitap koklarım.

 

Kitaplar kadar kuşlarıda çok severim bundandır ki martılara hayranlıklarım.Bazen keşke ben de onlar gibi süzülebilsem gökte diye düşünmeden edemiyorum.Eğer böyle bir yeteneğe sahip olabilseydim ne zaman içim daralsa ne zaman sıkılsam kendımı uzaklara atardım.Belki birileri bana simit atar diye…İşte öylesine uçardım ki kimse bana ulaşamasın kimse gökte deyemesin bari bana.Neyse vapura giderken bu düşünceler vardı kafamda işte ama sonunda varmıştık hayallerimi süsleyecek yere.Ve karşımdaydı kocaman bir vapur.Ama gelgör ki her şey hayallerim kadar güzel olmadı…

Geminin en ucuna oturmuştuk ailemle birlikte.Poşetimi açıp martılara doğru temız havayı oylesine çekmiştim ki içime resmen başım dönmüştü.Ama hiçbir şey beni kolay kolay durduramazdı.Taki güvertede başlayan yangının vapurun kıç kısıma geldiğini görene kadar.Hatta şansımıza bakın ki dednizin tam ortasındaydık.Nerden baksan kıyıya 25 dakika.Zodiac gönderseler bile en fazla kaç kişi sığabilirdik.İşte o dakikalarda kendimi kanadı kırılmış bir kuş gibi hissetmiştim.Alevler öylesine büyüktü öylesine kasvetliydi ki dumanlar arasında kaybolmuştuk adeta.Güverteden gelen tavsiyeye göre bütün yolcuların en assağı katta bulunan odalardan kırmızı kapılı olana girilmesi söylenmişti.“Girilmez!’ yazan kapıyı ardına kadar açmış bulundum.”Ve çok geçmeden kanatlı bir melek oldum…

 

(Visited 295 times, 1 visits today)