İşte sonunda bana kampta görev verilmişti ama görev olarak hiç beklemediğim bir görev verilmişti: Odun toplamak. “Odun toplamak mı? Çok sıkıcı!” diye mırıldandım. Arkadaşlarımın görevlerine baktım ama aralarında en sıkıcı olan benim görevimdi. Hoca “Herkes görevlerinin başına!” diye seslendi. Ben de odun toplamak için ormana yürümeye başladım. Zaten kolay bir iş olacağı için yanıma hiçbir şey almamıştım. Ormanın yolunda giderken bir tane kelebek gördüm. Çok güzeldi. Dikkatimin dağıldığını fark etmeden kelebeği takip etmeye başladım. Yaklaşık 20 dakika kelebeği takip ettikten sonra kelebeği kaybettim. “Neyse, artık odun toplamaya devam etmeliyim.” diye söylendim. Yolda 10 tane daha odun topladım. Topladığım odunları bir ağaç kenarına koyup saymaya başladım. Hava kararmaya başlamıştı, elimdeki 10 odunu alıp kamp alanına gitmeye çalıştım. Yolda yürürken bu yoldan geçmediğimi anladım. Kaybolmuştum. Hava kararmıştı, ben ise çok korkuyordum. Ormanda bir kulübe görürüm umuduyla yürümeye başladım. Düşündüğüm gibi bir kulübe buldum. Kulübenin kapısını tıklattım. Kapıyı yaşlı bir adam açtı. Adam “Buyurun küçük bayan.” dedi. Ben de “Merhaba, ben kayboldum. Acaba evde telefonunuz varsa hocalarımı arayabilir miyiz?” dedim. Adam kafasını sallayıp beni içeri davet etti. İçeri girdim ve adam telefonu getirdi. Ben de hocaların numarasını aramaya başladım. Telefonu açan bir hocaya nerede olduğumu bahsettim. Hoca “Hava çok karardı. Hava aydınlanınca seni alalım mı?” dedi. Ben de “Olur.” dedim. O akşamı kulübede geçirdim. Sabah olduğunda kapı çaldı. Kapıdaki hocamdı. Hocam beni alıp arkadaşlarımın yanına götürdü ve herkes başıma toplandı. Herkes bir ağızdan bir şeyler soruyordu. Ben de herkese bir daha asla tek başıma bir yere gitmeyeceğimi söyledim. Herkes güldü.
Kamptaki Kayıp Gece
(Visited 8 times, 1 visits today)