Bugün arkadaşlarımla beraber kampa gideceğiz. Çok heyecanlıyım ancak aynı zamanda biraz da endişeliyim; ya kaybolursam veya yağmur yağarsa ve hasta olursam diye düşünüyorum. Ancak bu tür düşüncelerle aklımı doldurmak yerine, iyimser olmaya karar verdim. Tam bu düşüncelerle meşgulken arkadaşlarım beni çağırdı ve macera başladı. Arabaya atlayıp yola koyulduk. Uzun bir yolculuğun ardından nihayet kamp yapacağımız alana vardık. İlk iş olarak çadırları kurmaya başladık. Çadırları kurmak bile bizi oldukça aç bırakmıştı.
Yemek pişirebilmek için önce ateş yakmamız gerekiyordu. Ben de odun toplama görevini üstlendim. Ne de olsa en fazla ne olabilirdi ki? Kamp alanından biraz uzaklaşıp yerdeki dalları toplamaya başladım. İşin kolay olduğunu düşünmüştüm çünkü etraf dallarla doluydu. Ancak yeterli dal topladığımda geri dönmek üzereyken etrafıma baktım ve kamp alanının hiçbir yerde olmadığını fark ettim. Çevrem sadece ağaçlarla çevriliydi ve ne kadar bağırırsam bağırayım yanıt yoktu. Hem kaybolmuştum hem de açtım. Etrafta amaçsızca dolaşmaya başladım, belki yiyecek bir şeyler bulabilir ya da kamp alanını tekrar bulabilirdim.
Dolaşırken yerde kültür mantarı buldum. Hemen birkaç tane topladım; geri döndüğümde arkadaşlarıma lezzetli bir yemek pişirebilecektim. Devam ettim ve bu sefer de yaban mersini buldum, çok mutlu oldum. Hemen topladım ve yiyerek karnımı doyurdum. Ancak saat çok geç olmuştu, etraf kapkaranlıktı. Tam umudumu kaybetmek üzereyken, arkadaşlarımın seslerini duydum. Hemen seslerini takip ettim ve sağ salim kamp alanına geri döndüm.