Kalplere Kilit Olmaya Çalışmak

          İnsanlar duygularıyla var olup, düşünceleriyle yaşarlar. Duygularımız bize en çok güç veren şey gibi görünse de aslında bizi en çok güçsüzleştiren yanımızdır. İnsan duygularını ön plana çıkardığı zaman, düşüncelerini ortaya koymazsa her şey kötüye gider. Bazen kalbimizi bedenimizin dışına koyup hareket etmek zorunda kalıyoruz, bunu yaparken düşüncelerimizle hareket ediyoruz ve hayatımızı dibe batmaktan kurtarıyoruz. Kendi adıma konuşursam, düşüncelerim olmasa yaşayamazdım. Günlük hayatımda, duygularımla hareket ettiğim zamanlar çok nadirdir çünkü duygularımın beni güçsüz göstereceğini düşündüğüm zamanlar oluyor. İnsanların çoğunluğu yaşadığı olaylar sonrasında duygularından kaçıyorlar. Duygularını açtıktan sonra sanki savunmasız kalmış gibi hissediyorlar. Bu hissi hayatında en az bir kere yaşayan insanlar düşüncelerine sığınıyorlar. Yaptıkları her hareketi mantık çerçevesinde yapıyorlar ve bu onları kendi benliklerinden ayırıyor. Bu insanlar hayatları boyunca kalplerini, düşüncelerinin eline teslim ediyor. Aslında hiçbir insan kendi benliğinden ve kişiliğinden ayrılmak zorunda kalmayı hak etmiyor.  

             Düşüncelerimiz aslında kalbimizin kilididir. Kalpte olmayan hiçbir şey, düşüncelerimize yansıyamaz ama düşüncelerimizin izin verdiği kadarını kalbimizden alıp dilimize dökebiliriz. İnsan kalbi kontrol edilip yönetilebilecek bir şey değildir. Tam da bu sebep yüzünden bize en çok zorluğu yaşatan duygularımızdır. Bize güç veren de, verdiği gücü bizden alan da aslında duygularımız ve kalbimizdir. Aklımızdan geçen düşünceler bir kilit misali kalbimizi açar ve içeriye göz atar. Bulduğu şeyleri süzgecinden geçirir ve kişiyi kırıp üzmeyeceğine inanırsa, duyguları kelimelere döker ve her şeyi açığa çıkarır. Ama eğer bu duyguların kişinin hislerine zarar vereceğini düşünürse tekrar kilitler ve ortadan kaybolup gider bu düşünceler. İşte düşüncelerimizin buna mantıklı bir şekilde karar verebilirken, kalbimizin her şeyi söyleyip bir an önce açığa çıkarma isteği ve heyecanı  olması aralarındaki en büyük farktır. Kişi hayatı boyunca izleyeceği bir yol seçmelidir kendine. Bu seçtiği yolun onun bütün hayatını etkileyeceğini de unutmamalıdır insan. Kalbinin kilidini bir kenara koyup kaybederse, işte o zaman olacakları tahmin bile edemez. Bize bu zorluğu yaşatan aslında duygu ve düşüncelerimizin çatışması değil, insanların bizim  hislerimiz ve beynimizi çatışmak zorunda bırakmasıdır. Hayatta öyle insanlar vardır ki, bazen kalbini kilitleyip anahtarı çok uzaklara atmak istersin. Ne duygularını ne de düşüncelerini açmak istersin o insana. İşte o sırada başlar insanın kişiliği, duygularıyla savaşmaya. Ben bu insanlara kilit bozucu demeyi tercih ediyorum. Onlar kendi kalplerini kaybettikleri gibi senin de kalbini teslim etmeni isterler. Bu insanlar hayatta hiç mutlu olamazlar çünkü bilmiyorlar ki, bir insanın kalbiyle kendisinin savaşa girmesine sebep olurlarsa; kendileri de bu savaşın yaralılarından olurlar.

        Hayatta dört şey vardır ki bunları kendisi için toplayan ve yapan hayatı boyunca mutlu ve başarılı olur. Birincisi her ne yaşanmış olursa olsun kalbinin anahtarını kaybetmemek. Sonuçta kalbinin anahtarını bir yere koyup unutmadığın zaman kendini de kaybetmeyip mutlu yaşarsın. Bir diğeri ise kilidi, kalbini, asla küçümsememek. Çünkü küçümsediğin anda onu kilitleyemezsin ve duygularınla olan savaşı kaybedersin. Üçüncüsü kilit bozucu insanlara anahtar olmaya çalışmak yerine onları hayatından uzaklaştırmak. Hiçbirimiz sağlam kilitlere, kalplere, sahip değiliz. Bu yüzden hepimiz önce kendi kalbimize sahip çıkmak zorundayız. Bizi, bizden başkası önemsemiyor.  Son olarak en önemlisi, düşünceler ve kalp çatışırken asla çatışmayı yarıda kesmemektir. İnsan kalbi bir sonuca ulaşamadığı anda düşüncelerin de susmasına izin vermez ve hayatı boyunca bununla uğraşır insan. Bu durumda en iyisi ne istediğine ve ne hissetiğine karar verip önüne bakmaktır. 

(Visited 55 times, 1 visits today)