Sokakta bir banka oturup gelen geçen insanları izlediğimizde gözümüze ilk çarpan iki ayrı cinsiyet oluşudur. Sonra yaşlara göre ayırırız insanları. Görünüşleri dikkatimizi çeker sonra. En son ise ne yaptıklarına bakarız. Ayağında spor ayakkabı koşan bir kız görünce antrenman yaptığını varsayarız belki ya da elinde kitap, gözlüklü bir çocuk görünce çalışkan olduğunu düşünürüz çünkü modern toplumda kalıplaşmış düşüncelerdir bunlar. Daha sonra karşımızdan bir kız geçer. Elinde futbol topu, üstünde forması yürürken bizim sahte gerçeklerle dolu olan beynimizde “Kız futbol mu oynarmış.” gibi oldukça saçma ve ön yargı dolu düşünceler geçebilir. Bu da toplumun bir yansımasıdır.
Çok öncelere dayanır bu düşünceler. Antik Yunan’da mesela, kadının tek işi babasına ve kocasına hizmet etmekti. Sonra bu yargılar biraz olsa da değişti. Tabi bu değişim kolay olmadı çünkü sorgulamayan beyinlerimiz önüne çıkan her bilgiyi beyninin köşesine yerleştirip gerçek olarak orada tutuyordu. Böyle dar kafalı bizlerin kalıplaşmış düşüncelerini yontmak o kadar da kolay değildi bu yüzden. Virginia Woolf’un “Kendine Ait Bir Oda” adlı kitabında kadının eski zamanlarda kurmaca yazmasına delilik denilirken bir sürü muhteşem kadın milyonlarca insanın hatta belki bütün dünyanın kalbine işleyen mükemmel eserler ortaya koyduğundan bahsedilmiştir. Bu da ön yargılarımızın gelişmemizde ne kadar büyük bir engel oluşturduğunun kanıtıdır.
Kadınların birçok şeyi yapamayacağı düşünüldü, ama aynı zamanda erkeklere de birçok şeyi yapmaları gerektiği söylendi. Erkekler ve kadınlar düşüncelerimiz gibi kalıplaştılar. Erkekler toplum tarafından kendisine biçilen kalıba girmeye çalışırken kadınlar hor görüldü. İki cins de acı çekerken kimse bir şey yapmadı. Belki de yaptı, itiraz etti ama o dar kafalarımızdaki her şeyden o kadar emindik ki farklı ama doğru olan düşünceyi elimizin tersiyle itiverdik. Zaman ilerlemiş ve cinsiyetler üzerindeki baskı her ne kadar azalmış olsa da hala kalıplaşmış düşünceler tarafından yönetiliyoruz. Kızlara “Top mu oynamak istersin yoksa dikiş dikmek mi?” diye fikrini sormak yerine “Kız top mu oynarmış, otur oturduğun yerde.” diyerek gelecek nesillere de aktarıyoruz o çok doğru düşüncelerimizi. Mutfakta annesi yemek yaparken merakla ve heyecanla izleyen oğlana “Erkek adamın mutfakta işi mi olur.” deyip ileride çok ünlü bir aşçı olma şansını suya atıyoruz. Sonra da kalkıp kızların çelimsiz olduğunu, erkeklerin bir yumurta bile kıramadığını söylüyoruz. Üstünlüklerimiz olmasın demiyorum.
Herkes aynı derecede olsaydı bir anlamı kalmazdı yaşamanın zaten. Üstünlüklerimiz olsun ama bunu cinsiyetimiz gibi özellikler belirlemesin. Bir kadın yapabildiği için çok güzel kazaklar örsün mesela kadın olduğu için değil. Bir erkek yapabildiği için geçindirsin evi erkek olduğu için değil. Aamir Khan’ın da söylediği gibi: “Kız çocuklarına yemek yapmayı, erkek çocuklarına araba kullanmayı öğrettik. Sonra da araba kullanamıyor diye kadınları, yemek yapamıyor diye erkekleri eleştirdik. Şikayetçi olmak istemiyorsak erkek ve kadını eşit ve cinsiyet ayrımı yapmadan yetiştirelim.”