“Şunu asla unutmayın: Önemli olan hayatınızı nasıl yaşadığınız değildir. Önemli olan bunu kendinize özellikle de başkalarına nasıl anlatacağınızdır. Teşekkürler.” diyerek kürsünün yanından yavaşça ayrılan Cüneyt bey kendinden oldukça emin görünüyordu. Öyle ki merdiven basamaklarını ikişer ikişer sanki hiçbir endişesi veya tereddütü yokmuşçasına indi. İnerken kulağına ince bir ses dokunmuştu fakat alkışlar arasından seçemediği için soruyu da duyamamıştı. Çok da önemsemedi. Aklında bir tek otele gidip oğlunu görme isteği vardı. Onu çok özlemişti ve oğlunun sık sık gelmediğini bilirdi. Aslında düşünürse bir tek özel günlerde gelirdi fakat bu gerçeği görmezden gelmek o an daha güzel göründü. Sıranın arkasına doğru yürürken alkışlama sesleri azalmıştı ve tekrardan o aşina olduğu sesi duydu ve duraksadı. Sahneye doğru yürüyerek daha kolay duymaya çalıştı.
” Anlamadım?” diye sordu bir yandan çekinerek.
” Çok yanılıyorsunuz. O kadar büyük bir kitleye sahip böyle birinin fikirleri ancak bu kadar yanlış olabilirdi!”
Derin bir sessizlik tüm salonu kaplarken O bu görüntüden büyük bir haz duyuyordu. İhtiyacı olan sesi sonunda bulduğunu düşündü.
“Peki siz hanımefendi? Siz neyin doğru olduğunu düşünüyorsunuz?”
Genç kız kendinden oldukça emin adımlarla Cüneyt Bey’in tam karşısına geçti. Bakışlarındaki yoğun kararlılık tüm vücudundan okunuyordu.
” İnsanlar kendi hayatlarını sadece kendileri için yaşarlar. Kimse bir diğerinin hayatını irdelemez sadece özenirler. Siz başkası için yaşıyorsanız eğer ki bu hayatı, size kötü haberi vereyim; Öldükten sonra açıp bakılacak bir hayatınız kimse tarafından olmayacak. Sosyal medya ve bunun fazlası sadece olmayan şeyleri gösterip herkesin olduğundan farklı bir hayatı yaşadığının tablosunu tutuyor. Ve siz de bu insanlara katkıda bulunuyorsunuz. Onlarca insan açlık, savaş, işsizlik gibi sorunlarla mücadele ederken bu platformlara yansıtılan gerçeklik çok başka.”
Genç kızın söyledikleri tüm salonu sessizliğe boğarken herkesin hak verme yakarışları gözlerinden dökülüyordu. Ama kimse ses etmedi çünkü her zamanki gibi sessiz olmayı tercih ettiler.
” Siz ki genç bayan, buraya gelip söylediğim bir fikre karşı çıkarak aynı zamanda düşüncelerinizi başkaları için seslendiriyorsunuz. Eğer kendiniz için yaşıyor olsaydınız bu düşünceyi tüm insanlığın içinde değil özel olarak iletirdiniz. Sizce de şu an duruma ters düşen bir şeyler yok mu?”
Genç kız tam konuşacaktı ki Cüneyt bey onu susturdu ve yanına gelmesini söyledi. Başta genç kız tereddüt etse de yine de yavaşça adımlarını adama yöneltti. Korkmuyorum dese yalan olurdu. Böyle bir kitleye sahip bir adam onu anında içeri attırabilirdi. Fakat bunu yapmak yerine alkışlamaya başladı. Etraftaki insanlar ne olduğunun anlamaya çalışıyor ve şaşkın gözlerle olan biteni izliyorlardı. Cüneyt bey konuşmaya başladı.
” Bu cümleyi her konuşmamda istisnasız söylerim ve şu zamana kadar kimse sesini dahi çıkarmamıştı. Böylesine yanlış bir fikri savunmama rağmen ünümden dolayı sustunuz. Yanlışı kabul ettiniz. Sonra da adalet diyerek ülkenin her bir yanını geziyorsunuz. Siz konuşmayı, itiraz etmeyi ve yanlışa karşı gelmeyi bilmedikçe bu ülke gelişemeyecek. Ve siz genç bayan, sizi çok tebrik ediyorum.”
Konuşmasını bitiren genç adam sessizliğin arasından süzülerek kayıplara karıştı. Kimse de ses çıkaramamıştı. Haklı olduğu için mi yoksa anlayamadıkları için mi genç adam bunu hiç bilmiyordu. O günden sonra üstüne birçok haber yapıldı. Tartışıldı, sorgulandı ama adamda hiçbir ix bulunamadı. Ve ismini bu şekilde tarihe kazıtmış oldu.