KALEMİN BİR GÜNÜ

O gün okulun son günüydü. Arkadaşlarım Boya, Renkli kalem, Tükenmez kalem ve daha fazla arkadaşımla beraber Nil’in arkadaşının kalemleriyle vedalaştık. Yani en iyi arkadaşlarımızla O günden beri 3 aydır birbirimizi görmüyoruz. Ama o 3 ay geçmişte kaldı. Şu ansa okulun ilk günü. Herkes koşturarak hazırlanma peşinde. Çoğu kişi stresle bir şey unutup unutmadığını kontrol ediyor, boya kalemleri heyecan kutularına giriyor son olarak da en iyi arkadaşlarım yumurcak ikizler den Derin ile ben de konuşarak hazırlanıyorduk. Ben uçlu kalem olduğum için ucumu, Derin ise sadece ikizi Demir’i alıyordu. Ona: “Hiçbir şey taşımadığın için şanslısın. Bu uç kutusu çok ağır. Ne çektiğimi bir bilsen.” Diyerek sızlanmaya başladım. Ben Derin’in konuşmasını beklerken konuşmamıza kulak misafiri olan uç kutusu hemen lafa başladı: “Bir kere ben ağır değilim hem bende milyonlarca uç taşıyorum…” derken artık sıkıntıdan onu dinlememeye başladım. Her neyse. Herkes hazırlanıp kalem kutuya bindikten sonra kalem kutuda çantanın içine atladı. Çantada bagaja atladığında ise asıl şimdi herkes mutlu olmuştu. Ben de sevinçten zıplarken Keçeli Mor kalemin ayağına bastım. Yine her şeyi abartma huyuyla: “Ya sen napıyorsun? Bir kalem hiç mi önüne bakmaz. Neyse canım ayakkabılarım iyi misin?” Derken okula vardık. İlk dört ders ödev kontrolü olduğunu unutmuşum. Ama çokta aldırış etmedim. Zaten ilk dersler yorgun oluyorum. Biraz uyudum ve Derin’le sohbet ettim. Bizi gören Demir de yanımıza gelince yapıştırıcıyı da çağırarak yakan top oynadık. Tam ben ortaya geçerken yemek zili çaldı. Nefes nefese kaldığımız için dördümüzde su içtik. Fakat Derin suluğunun kapağını kapatmadan Nil kalem kutusunu sırasının altına koydu. O an ki sarsıntıyla Derin’in üstü ıslandı. Derin yedek kıyafetlerini giymek için kalem kutudan çıktığında etrafta kimse olmadığını bize söyledi. Herkes okullar başlamadan önceki gün hazırladığı yemeği çıkardı. Makas gibi yemek getirmeyenler ise kantine koştu. Ben de yoğurtlu makarna getirmeme rağmen bir tatlı bir de meyve suyu aldım. Üçü o kadar güzel oldu ki kendimi tutamayıp koca sessizliğin ortasında: “Mmmm…. Bu şey şu ana kadar verdiğim en iyi karamış. Mmmm….  Gerçekten de çok lezzetli.” Diye bağırdım. Tabii ki Keçeli Mor: “Iyy. İğrençsin” dedi. O an: “Galiba tuvalete gitsem iyi olur.” Dedim ve tuvalete doğru koştum. Biraz rahatlayınca daha iyi oldum ve özgüvenli bir şekilde dışarıya, Derin’in yanına gittim. Onunla beraber Nil’in sırasının altındaki kitapların en üstündeydik. Biz konuşurken zil çaldı ve koşa koşa kalem kutunun içine girdim. Uzun teneffüsten sonra ders resimdi. O yüzden hazırlandım. Derin’le beraber resim dersi için hayaller kurarken birden “Hoş geldiniz öğretmenim” diye kaplumbağayla aynı hızda olan öğrencilerin sesi duyuldu. İçimden bu sese alışmam gerekiyor diye geçirdim. Daha sonra ise “Evet atölyeye inebilirsiniz” sesini duydum ve Derin’le heyecanlandığımızı göz göze gelirken zıpladığımızdan anlayabilirsiniz. Resim dersinde Nil’in elinden hiç düşmedim. Nil ayrıca benim dışımda yapıştırıcı, makas, boya kalemleri ve silgiyi çok fazla kullandı. Yani bu ders hepimiz için çok verimli geçti. Diğer derste Türkçe öğretmeni Şevval, defterlerine bir metin yazdırdı. Metin yazarken ucum kırıldı, Nil dert etmedi. Kalan uçla devam etti. Fakat sonra ucum bitti. Kalemtıraş makinesi bana doğru koşarken uçlu kalem olduğumu hatırlayıp tekrardan kalem kutuya girdi. Biraz üzülse de onu teselli etmeyi başardık. Sekizinci derste de belgesel izledik. Son ders ise benim en sevdiğim ders oldu çünkü: o ders öğretmen kitap okuma saati yaptı. Biz de tabii ki arkadaşlarımızla beraber masaların altında buluştuk. Ders bittiğindeyse apar topar kimseye gözükmeden kalem kutunun içine girdik. Eve geldiğimizde ise Nil’in annesi “ÖDEV!” diye bağırdı. Kendi kendime: “Of hayır! Daha ödevlerdeki sayfaları yaza cağım. Olamaz, daha 9 senem var!2. Oooffff!!!” dedim. İşte ilk günüm böyleydi. Her şeyi çok sevdim (Ödevler dışında) inşallah 9 yılım böyle geçer ( Yine ödevler dışında)  Bir kalem olarak ilk günüm böyleydi. 🙂

(Visited 4 times, 1 visits today)