Onunla tanışmamın bütün hayatımı değiştireceğini bilmiyordum. Belki o gerçek değildir, yalnızca beynim benimle alay ediyordur, diye düşünüyorum bazen. Onunla konuşmaktan, hatta göz teması kurmaktan bile çekiniyorum. Bir anda hayatımdan çıkıp, yok olacağından, onun sadece hayal ettiğim biri olmasından korkuyorum. Tüm bu korkularım ve çekincelerimin arasında kendimi ona nasıl bu kadar yakın hissedebildiğimi bilmiyorum. Ayrıca o benim için bu kadar değerliyken, onun, benim varlığımdan haberdar olduğundan şüpheliyim.
Zaman zaman ofisin mutfağında, ben kahve almaya gittiğimde karşılaşıyoruz. Tanışmamıza vesile olan olay da tam burada gerçekleşti. Yine kahve almak için mutfağa gittiğim günlerden biriydi. Girdiğimde onu fark etmemiştim, herhalde o gün çok dalgındı, o da beni fark etmemişti. Bir bardak kahvemi aldıktan sonra çıkmak için kapıya dönmüştüm. İşte o an onu fark ettim. Tabi ilk izlenim olarak pek hoş olduğunu söyleyemem, çünkü arkama döndüğümde kolum sert bir şekilde onun sırtına çarpmıştı ve kahvemin birazı yere dökülmüştü. Yardım etmek için arkasını döndüğünde, onun yeni gelen çalışanlardan biri olduğunu hatırlamıştım. Yeri temizledikten sonra adını öğrenip ondan özür diledim. O günden sonra her gün karşılaşmaya başladık. Birbirimizi her gördüğümüzde yalnızca selam verip kendi işimize bakıyorduk.
Benim için neden bu kadar önemliydi, sebebini ben de bilmiyorum. Belki de onunla tanışmamız, beni bu sıkıcı ve depresif hayatımdan çekip kurtardığı içindir. Her gün bir öncekinin kopyası olmuyor, hatta geçmiş günlere kıyasla hepsi birbirinden çok daha farklı ve güzel geçiyor. Bunu nasıl başardığını başlarda hiç anlamamıştım. Ama şimdi anlıyorum ki o sadece bir tetikleyiciymiş. Onun sayesinde yavaş yavaş yaşam tarzımı değiştirdiğimi fark ettim.
Aradan haftalar geçtikçe, karşılaşmalarımız sıklaştı ve konuşmalarımız da selamlaşmanın ilerisine geçti. Artık arkadaş olmuşuz gibi hissediyordum. Beni daha mutlu edemezdi herhalde. Çünkü onunla iki yakın arkadaş gibi konuşmak ve eğlenmek istiyordum. Sanırım hayallerim gerçek oluyordu. Sohbet ettikçe ortak noktalarımız olduğunu öğreniyorduk. Gerçekten de yakın arkadaşlar olmuştuk kısa sürede. O olmasaydı bu kadar mutlu olabilir miydim acaba, diye düşünürken bunun benim mucizem olduğuna karar verdim. Başka açıklaması olamazdı. Başlarda o benim için ne kadar değerliyse şimdi de ben onun için o kadar önemliydim. Ya da yalnızca kendimi kandırıyordum. Çünkü her şeyin, bizi birbirimizden koparacak gün gelene kadar olduğunu fark ettiğimde kendimi toparlayabilmem için hiç zamanım yoktu.
Durup dururken yanıma geldi o gün. Bana gideceğini söyledi. Beni burada bırakıp, tek başına başka bir yere taşınacağını söylediğinde yıkılmıştım. Kalbim incecik bir camdı sanki ve o benim kalbimi hiç düşünmeden yere bırakmıştı. Evet, kalbim kırılmakla kalmamış paramparça olmuştu. Bu darbe en çok önem verdiğin kişiden geldiğinde daha çok canını acıtıyormuş, keşke bunu öğrenmek zorunda kalmasaydım. O gittikten sonra her şey o gelmeden önceki zamana dönecek diye çok korktum. Yine kendimi üzdüğüm, sırtımdaki yüklerin beni yavaş yavaş yıktığı günlere… Onunla ilk tanıştığımda onun, benim hayallerimin bir yansıması olduğunu düşünmüştüm ve bundan çok korkmuştum. Ama şimdi “Keşke yalnızca bir hayal olsaydı.” Diyorum, belki daha az canımı yakardı hayatımdan çıkıp gitmesi.