Bir sabah uykusuz şekilde uyandım .Gece garip bir şey kulağıma haritan geldi diye fısıldıyordu. Aman ne olacak rüya işte, diye düşündüm. “Yııııııldızıııııın geldi” neler oluyor? Kulağımdaki bu garip ses artık yetti! Çık içimden, diye içimden geçirdim. Okul evet. okul için gitmeliyim. Hazırım artık çıkayım. Olamaz yer sallanıyor ve yıldızlar yer değiştiriyor. Bir yıldız kayıp elime düştü. Bu yıldız bana bir harita gösteriyor. Bu harita define ormanındaki ünlü kafatası savaşçısının haritası. Üstüne öyle yazıyor. Onu yenmem için bulmam için bir yol gösteriyor. İlk kara ormandan geçip, hayalet denizini aşıp, karanlık mağarayı geçip, kafatası savaşçının mağarasına ulaştırıyor. İlk olarak kara ormandan geçmek için erzak toplamalıyım. Yolda erzağa ihtiyacım olacak. Hazırım artık yola koyuluyorum. Bu orman düşündüğümden de korkutucuymuş.
Ağaç: “Sen de kimsin?” dedi.
Bir şey söyleyemeyecek kadar korkuyordum.
Ben: Ben kafatası savaşçısını yenmek için buradayım. Bana bu ormanı nasıl geçeceğimi söyler misin?
Ağaç: Sana ne den güveneyim?
Ben: Çünkü ben dünyanın iyiliği için uğraşıyorum. Bunu görev edindim.
Ağaç: Tamam sana yolu söyleyeceğim. İleride, 2 saatlik yolun sonunda kızıl leylekleri göreceksin. Bunlardan birinin üzerine atlarsan seni hayalet denize kadar götürür. Bundan sonraki yolu ben bilmiyorum. Hayalet denizine varınca tekrar birine sormalısın.
Ben: Teşekkürler Ağaç. Yoluma koyulmalıyım.
İki saat sonra…
Kızıl leylekleeer! Hemen birinin üzerine atlamalıyım. Veee atladım iştee. Bende akrofobi var. Yükseklikten korkarım ben.
Kızıl Leylek: İşte sonunda hayalet denizine vardık.
Bu deniz ne kadar da solgun ve beyaz. Suya bir ayaklarımı sokayım. Olamaz ayağım transparan oldu, şeffaflaştı. Hemen kaçmalıyım buradan. Aaa aaa ayaklarım kuma değdikçe transparanlığı gidiyor ve düzeliyor. Şimdi bu denizi aşmanın yolunu bulmalıyım. Acaba nasıl aşabilirim? Belki tahtalardan bir sal yapabilirim ve yanıma da biraz kum alırsam bence denizi aşabilirim. Hadi o zaman sal yapamaya… İşte salım hazır. Biraz da kum aldım yanıma. Artık denize açılmaya hazırım.
Sonunda deniz bitti. Aaa kocaman bir mağara var burada. Yoksa burası karanlık mağara mı? Mağaranın içindeki su mavi renkte parlıyor. Yakamoz mu yoksa bu? Bu yakamozlar bana yolumu bulmada yardımcı olacaklar diye hissediyorum. Hadi bakalım karanlık mağaraya giriyorum. Sanırım buraya karanlık mağara demelerinin sebebi eskiden bu yakamozların burada olmaması.
Sonunda kafatası savaşçının yerine ulaştım.
Kafatası Savaşçısı: Merhaba kahraman kız. Ben de seni bekliyordum. Sen beni yenecek misin şimdi?
Ben: Deneyeceğim. Dünyayı senin zulmünden kurtarmalıyım.
Kafatası Savaşçısı: Yanındaki kılıcı al ve savaşmaya başlayalım.
1 saat sonra…
Kafatası Savaşçısı bir kuyuya düşerken “Hayıııııırrr” diye bağırdı. Yenmiştim onu. Artık bir dünya kahramanıyım ama mutlu değilim. Neden peki? Bir şeyi eksik mi yaptım? Sanırım yanımda buna şahit olan sevdiğim biri olmadığı için bu boşluğu hissediyorum. Hemen sevdiklerimin yanına gidip bu maceramı anlatmalıyım.