Kadınlar Haymatlos

“Bir kadın olarak ülkem yok.”- Virginia Woolf

 

   Virginia Woolf 1. dalga feminizmin öncülerindendir ve kitapları feminist edebiyatının kurucu eserleri olarak kabul edilir. “Three Guineas” adlı kitabından alınan “Kadın olarak benim ülkem yok.” sözünü iki açıdan tartışmak istiyorum. İlk önce hiç bir ülkeye ait olamamak ruh halini keşfedeceğim. Son olarak da dönemin ırkçı, milliyetçi ve patriarkal şartları altında bu yorumun anlamına bakacağım. Bir ülkeye ait olmamak nasıl bir durum? Ülkesi olmayan insanların toplumdaki yeri? Peki dönemin koşullarında kadınlar hangi şartlar altında yaşama devam ediyorlardı? Virginia Woolf’un yorumu savaştan nasıl etkilendi? 

 

 Bu bloğu okuyan çoğu kişinin yaşadığı yer Türkiye. Ve çoğumuz Türk olduğumuzu söyleyebiliriz, bunu kan manasında demiyorum sadece haklarımız, aitliğimiz, güvenliğimiz Türkiye’de. Türkiye’ye “ait” olmasaydık dünyada varlığımız ne olurdu? Haymatlos durumunda olurduk. Haymatlos vatansızlık demektir. Peki bir ülkeye ait olmayınca nelere maruz kalırdık? Bence bu durumu mülteci birinin ruh haline benzetebiliriz. Mülteciler siyasi, toplumsal, dinsel veya başka nedenlerle kendi ülkelerinde zulüm ve baskı gördüklerinden ülkelerinden ayrılmaya zorunlu bırakılan insanlardır. Mülteciler sığındıkları ülkelerde çok zor zamanlar yaşarlar ve uyum, eşit haklar ve iyi yaşam koşulları için bir sürü zorluklara tabii tutulurlar. Aynı zamanda kendi ülkelerinde artık bir yerleri yoktur ve geri dönemezler. Bu tamamiyle trajik olayın insanlarda bıraktığı ruh halini anlamak ve anlatmak gerçekten çok zor çünkü ben de sığınacağın bir ülkenin, evinin olmaması nasıl bir şey olur tamamiyle hayal edemiyorum. Bu yazının geri kalanında Haymatlos sözcüğünü vatansız kalma durumu için kullanacağım. Şu an Türkiye vatandaşlığından çıkıp Amerika’ya gitseniz ve orada yaşamaya başlasanız Haymatlos olursunuz. Bu durumda hukuki, sağlık, iş, eğitim, barınma gibi bir çok farklı bakımdan haklarınız olmaz ve yaşamınızda büyük sorunlarla karşılaşırsınız. Bir kadının Woolf’un zamanlarında ülkesi olmaması o kadının dünyada hiç bir yerde aitliği ve hakları olmaması anlamına gelmektedir. Erkek egemenliği olan bir toplumda kadının yeri olmamasından bahsetmiştir. Aynı zamanda haymatlos olan kadının iradesi ve tercihi elinden alınmıştır. Woolf bir çok yazısında cinsiyetler arasında eşitsizliği tartışmıştır ve örneklerinde tekrar eden bir durum kadınların tercihlerinin sınırlı olmasıdır. Woolf “Kendine Ait Bir Oda” adlı kitabında kadınların eğitime erişiminin kısıtlılığından bahseder, yazı yazmanın kadınlar için çok daha zor olduğundan bahseder, edebiyat ve tarihte kadınların hikayelerinin ve adlarının daha az geçmesinden bahseder ve aile hayatının kadın üstündeki kısıtlamalarından bahseder. Hatta bu kitabında, Shakespeare’ın yetenekli Judith adında bir kız kardeşi olsaydı ne olurdu, sorusunu sormuştur. Bundan sonra Judith’in nasıl aynı eğitim ve olanaklara sahip olmayacağını ve sonunda çocuklara ve bir kocayla hayatına evde devam ettireceğinden bahseder. Bu örnekten dönemin cinsiyet rollerini rahatlıkla görebiliriz. 

 

Bir kadın olarak haymatlos olduğunu hisseden Virginia Woolf dönemindeki savaşların ve kadının rollerini yansıtan bir görüş ifade etmiştir. Maalesef yaklaşık 100 yıl sonra kadınlara hala küresel bir koruma sağlayamadık ve ülkelerinde hiçbir iradeleri olmayan bir sürü kadın var. Bir toplum olarak hedefimiz bütün bu küreyi kadınların da ait olduğu bir topluma çevirmek olmalı ve insanları haymatlos hissiyetinden ve gerçekliğinden arındırmak olmalı. 

(Visited 84 times, 1 visits today)