Mesleklerin cinsiyeti var mıdır? Bir mesleği yapmak sadece erkeklere ya da sadece kadınlara özgü olabilir mi? Elbette hayır, ama genel olarak kadınların daha yatkın olduğu ve erkeklerin daha yatkın olduğu farklı mesleklerin varlığı da yadsınamaz bir gerçek doğrusu.
Bütün insanların olduğu gibi kadın ve erkeklerin de eşit olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama bu bir kadın ve bir erkeğin aynı olduğu anlamına gelmiyor tabii ki. Yaradılışımız itibariyle kadınlar ve erkekler olarak gerek psikolojik gerekse fizyolojik ve fiziksel olarak birçok konuda çok farklıyız. Ve bu farklılıklarımız da bizi farklı işlere daha yatkın hale getiriyor. Şu da su götürmez bir gerçektir ki genel anlamda kadın ve erkekleri incelediğimizde kolaylıkla gözlemleyebileceğimiz farklılıklar daha spesifik incelemelerde bulunduğumuzda farklılık gösterebilir. Örneğin erkeklerin fiziksel olarak kadınlardan daha güçlü oldukları genel hatlarıyla doğruyken herhangi bir erkekten daha gelişmiş kaslara sahip birçok kadın da bulabiliriz. Bu yüzden işverenlerin sundukları meslek fırsatları için doğru kişileri seçerken cinsiyeti göz önünde bulundurmadan, bu faktörün etkisi altında kalmadan ve bunu bir etken olarak kabul etmeden tercih yapmaları gerekir. Önemli olan bu meslek için gereken özelliklere sahip olmaktır.
Bunun yanı sıra günümüz dünyasında meslekler giderek farklılaşmaya ve her iki cinsiyet için de uygun hale gelmeye başlıyor. Yaradılışımızın ilk zamanlarından itibaren hayatımızı sürdürmek için edindiğimiz meslekler ve üstlendiğimiz sorumluluklar eskiden daha çok fiziksel becerilerimize dayanırken şimdilerde hem kadınlar hem erkekler için uygun olabilecek masabaşı mesleklere evrilmeye başladı.
Ancak ne yazık ki işverenler tarafından mesleğe uygunluk açısından kadın ya da erkek adayların bir farkı olmasa da çeşitli farklı sebeplerden dolayı işe erkek adayları almayı tercih ediyorlar. Bu sebeplerden bazıları; kadınların hakları olan hamilelik ve doğum izinlerini kullanmaları, çocuklarına bakmak için işlerinden ayrılmaları ya da evlendikten sonra kocaları izin vermediği için işi bırakmaları. İşverenler genelde bu gibi durumları göz önünde bulundurarak erkek çalışanları tercih ediyorlar. Ayrıca yine çoğu işverenin aynı işi yapan erkek ve kadın çalışanlarından erkek olanlara daha verimli ve daha çok çalıştıkları inancıyla daha çok maaş ödediği de biliniyor. Yine bilimsel çalışmalarca kanıtlanmış bir başka üzücü gerçek ise ülkemizde doğum iznine ayrılan kadın çalışanların bu süreçte maaşları yarıya inerken Avrupa’daki birçok ülkedeki kadınların bu doğum izinlerine ayrıldıklarında maaşlarının aynı kaldığını göstermiş. Ayrıca ülkemizde kadınların bir işte terfii alması da erkek çalışanların terfii alma ihtimalinden oldukça düşük.
Ülkemizde 2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre kamusal alandaki üst düzey yöneticilerin %9.3’ü, hakimlerin %36.3’ü, akademik personellerin %28.1’i, polislerin ise sadece %5.5’i kadın. 2015’in küresel cinsiyet farkı raporuna göre Türkiye ekonomik katılım ve fırsat eşitliğinde 131. , tahmini gelirde 130. , profesyonel meslek mensuplarında 103. , eğitim düzeyinde 105. , eşit işe eşit ücrette 82. , siyasi katılımda 105. , işgücüne katılımda 131. sırada. Ne yazık ki bu, içler acısı bir tablo.
Bütün bunların kadın ve erkek çalışanların çoğu işe eşit yatkınlıkta olup eşit çalışmalarına rağmen kadın çalışanların çalışma sahasında daha zor şartlar altında çalışmak zorunda bırakıldığını kanıtlamaya yeter nitelikte olduğunu düşünüyorum.