Kabusun İçindeki Baygınlık

Ülkece bir savaşın içindeydik. Teknoloji bazı ülkelerde gelişmiş, insanlar artık hiç kimseye acımıyordu. Ben daha 17 yaşındayken katılmıştım orduya ve ayda bir ailelerimize veya sevdiklerimize mektup yazmamıza müsaade ediyorlardı. Babamı 9 yaşındayken kaybetmiştim bu yüzden kız kardeşim ve anneme yazıyordum mektupları. Düşman bizi sömürmek için geliyordu hem de süper bir güç olarak. Müttefik devletimiz yok savaşta silahımız, tankımız, uçağımız ve gemimiz olmadığı için çok fazla toprak ve asker kaybediyoruz. Evet zorlanıyoruz ama bunun bize bir faydası yok çünkü kendimizi ne kadar kötü durumda gösterirsek düşman askerleri o kadar üzerimize gelmeyi planlıyor. Ailemi çok özledim yazdığımız mektupların yazdığımız kişilere ulaşıp ulaşmadığı bile kesin değildi. Savaş içinde birçok arkadaşımı kaybetmiştim. Artık psikolojim pek iyi değildi belki de sadece bana öyle geliyor. Düşman toprak aldığı için geri çekiliyordu ve biz en sonunda ailemizi görmeye gidiyorduk aslında hiç kimse bilemez belki de göremeyecektik diye düşünüyordum içimden. Fakat düşüncelerim tutmamıştı 6 yılın sonunda annemi görecektim. Beni pek iyi karşılamadılar anneme sorduğumda ona hiç mektup yazmadığımı söyledi. Ona yazdığımı ama ulaşmadığını açıklamaya çalıştım ama çok inanmadı. Kısa süre sonra orduya tekrar çağrıldım fakat çıkan sonuçlarda orduya katılmamam gerektiği söylendi. Ben ne kadar istesem bile sağlık açısından yeterli değildim. Annem bu haberi duyunca gerçekten çok sevinmişti ama benim suratım asıktı. Bir sabah kahvaltı için ekmek almaya giderken annem aradı ve bana “Sakın o telefonu açma” dedi. İlk başta dediğini pek anlamamıştım. Birkaç dakika sonra bilinmeyen numaradan birisi aradı ama annemin dediği kişi mi pek emin değildim. Mahallenin yanından geçerken telefonu açtım ve birisi bana annemin esir alındığını söyledi hem korkuyordum hem de meraklanıyordum hemen eve gittim ve vardığımda annem yerde kanlar içinde yatıyordu   hemen kız kardeşimi aradım ve ona olanları anlattım bir şey diyemedi fakat gözünden bir damla düştüğünü anlayabiliyordum. Beraber toplanıp annemi defnetmeye başladık herkesin gözünde bir üzüntü vardı. İnsanlar birbirinin gözünün içine bakamıyordu ama siyah paltolu uzun ve şapkalı bir adam ne üzülmüştü ne de ağlıyordu orada anladım annemi öldürenlerden biri o adam olmalı çünkü onu daha önce hiç görmemiş hem de tanımıyordum. Cenaze çıkışında o adamı takip ettim ve nereyi gittiğini buldum. Bundan sonra polisi aradım ve eve gittim eve girdiğimde karşımda cenazede karşılaştığım adam tam olarak önümde duruyordu ve beni öldürdü. Saçma bir şekilde uyandım ve savaşın ortasında baygın bir şekilde yattığımı söylediler.

 

 

(Visited 23 times, 1 visits today)