İyi Günler, İyi Akşamlar ve İyi Geceler!

Ruhum bedenimde hapsolmuş bir tutsak, serbest kalsa bulacak belki mutluluğu. Önümde iki seçenek var, kendimi avutuyorum birini seçerek. Sanki kendi hayatımda söz sahibiymişim gibi, sanki istediklerim buymuş gibi… Çoktan bıraktım hayaller kurmayı veya amaçlar belirlemeyi. Kendi hayatımın filminde bile başrol değilken neden çabalayıp kendimi yorayım ki? Bıraktım artık ne insanlara ne de eşyalara anlam yüklemeyi, yaşıyorum öylece. Büyüdüğümden mi yoksa gerçeklerle yüzleştiğimden mi bilmem; hayatın getirdiklerini daha kolay kabul ediyorum, içimdeki isyan söndü, hayata bakış açım değişti. Mutluluk yaratmaya çalışmıyorum artık, üzüntünün içindeki mutluluğu bulmayı öğrendim ben. Belki de o hep kızdığımız yetişkinlerden oluyorumdur. Kendi istediğimi umursamaktansa hayat benden ne istiyor diye soruyorum. Senaryomu değiştirmeye çalışmayı çoktan bıraktım. Çünkü yazılmış kaderi değiştirmek için ne silgim var ne de kalemim.

Neden hayatın bir komedi olduğunu söylerler? Çünkü insanoğlu gülerken ağlayabilir, ağlarken gülebilir. Şu anki yüz ifadem nasıl? Gülerken gözlerimin yanları kırışıyor mu veyahut dudaklarım titriyor mu? Nasıl gözüktüğümün pek bir önemi yok aslında, olmak istediğim kişi gibi görünmeye çalışıyorum; gerçek benliğim ona çok yabancı olsa da. Sadece bir kuklayım, hayatımı başkası yönetiyor; bazıları ona ilahi güç diyor, ben ise tesadüfler demeyi tercih ederim. Şu an durduğum sahneye yabancıyım, gözler üzerimde. Aslında seyirciler yaptığım şeylere o kadar da meraklı değiller; sadece kendimi ne zaman küçük düşüreceğimi merakla izliyorlar. Bu sırada sahneye insanlar girip çıkıyor, bazılarını seviyorum ama son perdeye kadar kalmıyorlar genellikle. Ben de hep aynı yerde durmuyorum tabii. İpliklerimin izin verdiği sürece başka sahnelerde konuk oyuncu oluyorum, uzun süre boyunca kendi sahnemden inmeyi özgürlük sandım. Fakat fark ettim ki ben özgürlüğün tanımını bilmiyormuşum, hiç yaşamamışım ki nasıl bileyim? Yaşayan var mı ki sorayım? Herkes denemiştir boynuna geçen iplerden kurtulup özgür bir kukla olmayı ama ipler ne metalden ne taştan yapılmıştı. Öyle olsaydı kesinlikle koparmanın bir yolunu bulurduk ama bizim özgürlüğümüzü alan iplikler soyuttu. Yani serbest kalmaya çalışmak sadece yorgunluktu.

Hayatın dalgaları üzerime gelirken ben yüzmek istedim. Çevremdeki insanlar uyarmışlardı oysaki oyunu kurallarına göre oyna diye. Hala aldığım yaraları taşırım ruhumda. Ben hayatımı değiştiremedim sanırım ama o beni değiştirdi. İçimde yaşayamadıklarımın bir burukluğu var fakat elimdekini de tutmayı öğrendim. Mademki seçim yapamıyorum, var olanla mutlu olayım dedim. Doğduğum günü bilmediğim gibi öleceğim günü de hiçbir zaman bilemeyeceğim fakat gülümseyebilirim. Çünkü bunu yapmak gerçekliği sindirmemi kolaylaştırıyor. Kafamı kaldırıp ipimin sahiplerine bakmak istiyorum ama ona bile izin verilmiyor. Aynadakine bakıyorum bu sefer, daha yeni yeni tanışıyoruz; iyi birisine benziyor.

Herkes kendi hayal dünyasındaki sahnesinde yazar, yönetmen, oyuncu, yapımcıdır ama hakikat hayalden çok uzaktır. Demem o ki olur da sizi göremezsem hepinize iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler!


Dipnot: In case i don’t see ya good afternoon, good evening and good night (Olur da sizi göremezsem hepinize iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler.) Truman Show filminde kullanılan ünlü bir repliktir. Filmde Truman çok güzel bir hayata sahiptir fakat bir gün içinde olduğu hayatın çevresindeki insanlar tarafından yönetilen bir kurmaca olduğunu fark eder.

 

(Visited 429 times, 1 visits today)