İstatistiksel Dilemma

 Her ülke kendi içinde belirli bir ekonomi, kültür ve dolayısıyla bir yaşam biçimi barındırır. Bu normlara uymaya çalışmak her zaman yegane amacı olan insanoğlu için, refah seviyesi bu ideaların ortak noktası olmuştur.

Bir toplum her zaman refah seviyesini nasıl en üst seviyede tutabilirim düşüncesinde hareket eder. Çoğu gelişmekte olan ülkeler bu olguyu stabil tutmak için gerektiğinden fazla enerji ve zaman harcarken bazıları da artık olanla yetinmeye alışmıştır. Refah seviyesini belirleyen birkaç faktör vardır. Bunların en başında ekonomi gelir ve ekonominin sebep olduğu diğer etmenler olarak dallanır. Refah seviyesi, maddi zorluk çekmeden, bolluk bereket içinde yaşamak anlamına gelir.

Nüfusun fazlalaşması demek kişi başına düşen gelirin azalması demektir. Bu da doğal olarak refah seviyesini düşürecektir. Fakat eğer nüfus artışından faydalanılarak ekonomi daha da güçlendirilebilirse durum, o ülkenin lehine döner. Eğer popülasyon, gelişen ülkelerde hızlı bir şekilde artıyorsa, bunu kendileri için olumlu hale çevirebilmek ancak işçi sınıfının sayısını arttırmaktan geçer. İş gücü artarsa daha çok üretim olacaktır. Böylece de kâr oranı fazlalaşacaktır.

Fakat eğer bu durum kontrol altına alınamazsa o zaman işlerin sarpa sarması an meselesi olur. Çok hızlı bir şekilde artan popülasyonla beraber gelen ekonomik sıkıntılar, bunların yüzünden azalan maaşlar ve gelen zamlar halkı sıkıntıya sokarken herkesin moral ve motivasyonunu yerle bir edecektir. Bu da açlık sınırının altında yaşamak zorunda kalan insanlar, hayattaki tek gayesi akşam yemeğini çıkarabilmek olan işçiler ve olabildiğince çabuk ülkelerini terk etmek isteyen genç beyinler demektir. Yani kontrol altına alınamayan bu problem ülkenin yavaş yavaş sonunu hazırlayacaktır.

Gelişmiş ülkelerde gelişen ülkelere nazaran daha az olumsuz etkiler görülür. Çünkü o ülkeler belirli bir yönetim sistemini oturtmuştur ve kriz anlarının nasıl yönetilmesi gerektiğini bilirler. Bu yüzden onlar nüfus artarken bunu önceden düşünüp ilerisi için aksiyon alabilecek düzeydedirler.

Bu tür kitlesel olaylar öngörü olmadan çözülebilecek problemler değildirler. O yüzden de, özellikle gelişmekte olan ülkeler için, günlük hayatta kaybolmadan geleceği de düşünerek hareket etmek oldukça önemlidir. Bugünün sorunun çözmeye çalışırken birkaç yıl sonra ülkenin sonunu getirecek olanı görmemezlikten gelmek en major problemdir.

(Visited 45 times, 1 visits today)