Eğer dünyanın bir başkenti olsaydı İstanbul olurdu demiş Avrupa’yı birbirine katan Napolyon. Ve eğer şehirlerin dili olsaydı ben en çok İstanbul’u dinlerdim gözlerim kapalı. Yahya Kemal Beyatlı’nın birkaç satırını mırıldanırdım aziz İstanbul’a.
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
İstanbul olsaydım ve bir dilim olup insanlara anlatabilseydim ilk barışı anlatırdım. Onlarca farklı milletin yüz yıllarca barış ve huzur içinde nasıl yaşadığını anlatırdım binlerce kez Afganistan ve Irak’taki ordulara. Afrika’ya Asya’ya anlatırdım içimde büyüyen barış ağacını Avrupalıların 16 Mart 1920’da nasıl kestiğini anlatırdım. Sonrasında birliği, birleşmeyi dile alırdım. Benim sadece kıtaları birbirine bağlamadığımı söylerdim. Ben ,İstanbul, insanların kalplerini bazen kendime bazen de birbirlerine de bağlardım. Gönüllerin bir olduğu öyküler yazılırdı bende. Benim adıma yazılan şiirleri, şarkıları her seferinde sanki ilk kez dinliyormuşum gibi sevinirdim. Tüm dünyaya anlatmak isterdim bazen sevgiyle bazen saygıyla birlik olmanın güzelliğini. Ardından önderliği anlatırdım. Dünya’yı etkileyen devletlere nasıl başkentlik yaptığımı söylerdim çocuklara. Yüce kralların, büyük imparatorların ve zengin padişahların bende saklı hikayelerini anlatırdım. Devlet başkanlarına bütün o liderlerin eli boş gittiğini gösterirdim onların mezarlarında. Her karış toprağımda nasıl tarihin yazıldığını görürlerdi mutlaka. Bir ara da dünya problemleri hakkında konuşurdum. Arada sırada tabii doğal olarak öksürürdüm trafikten ve kirlilikten dolayı. Dünya’da bulunan 52 boğaz arasında
en güzellerinden biriyken nasıl sanayileşerek grileştiğimi anlatırdım. İnsanlar denizime ailecek eğlenmek için girerdi eskiden. Artık küresel ısınma yüzünden değişen ve aşırı çok artan sıcaklıklardan dolayı geliyorlar sadece. Geri kalan zamanlarınıda trafikte harcayıp daha çok probleme yol açıyorlar. Eğitimden de söz ederdim. Medeniyetleşmek için gereken üniversite amfilerinin camlarından öğrencileri izlerdim bazen. Sınav stresleriyle ya da ödevleriyle başa çıkan öğrencilerin bana bakarak gülümsemesinin nasıl içimi ısıttığını fısıldardım onlara sonrasında da Galata Kulesinde aşklarını dinlerdim.
Bu şehirde yağmur altında dolaşılır
Limandaki mavnalara bakıp
Şarkılar mırıldanılır geceleri.
Bu şehrin sokakları çoktur,
Binlerce insan gelir gider sokaklarında..
Orhan Veli Kanık
En son olarak da biraz şikayet ederdim.Toprağın altında yatan bütün ölülerin adına seslenirdim insanlığa. Bu kadar savaş bu kadar cinayet bu kadar katliamı kaldıramayacağımı anlatırdım. Ve büyük ihtimalle sonra da susardım insanlık kendi sonunu getirene kadar.
İstanbul ve sen / neydi o bir zamanlar
sanki gençliğime doğru yaşlanıyordum
çengelköy’de yaz unutulmaz erguvanlar
hangi yanıma dönsem seni bulurdum
içimdeki lambanın kırıldığı anlar
istanbul ve sen / sırılsıklam yaşananlar
yanardöner bir ayna yeniden ruhum
çengelköy’de yaz unutulmaz erguvanlar
gözlerinin sisinde sevdalı bir yolcuyum
hayal meyal gemiler dumanlı ilkbahar
Attilla İlhan